Afganistan Hükümet Sözcüsü Mücahid: Kürt meselesine dahil olmak istemiyoruz!

'7'nci Alimler Buluşması' konferansına 'Kürt sorununun çözümü' ve 'Kürdistan' kelimesi damga vurdu. Afganistan İslam Emirliği ve Taliban Sözcüsü Mevlevi Zabihullah Mücahid, konferansın ikinci günü Independent Türkçe'ye konuştu

Diyarbakır'da "7'nci Alimler Buluşması" Alimler ve Medreseler Birliği (İttihad-ul Ulema) öncülüğünde 15-16 Ekim tarihleri arasında düzenlendi. Konferans 4 oturum ve mülahazalar şeklinde gerçekleşti.

Dünya Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ali Muhyiddin Karadaği, Afganistan İslam Emirliği ve Taliban Sözcüsü Mevlevi Zebihullah Mücahid, Suriye alim ve müderris Şeyh Zahid El-Haznevi, Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Yusuf Kaplan, Libya Müftülüğü Araştırma Heyeti Genel Sekreteri Dr. Sami Saidi, Davet ve Islah Cemaati Alimler Birliği Başkanı Dr. Resul Ebu'l Muhammedi, Dünya Alimler Birliği Erbil Temsilcisi Prof. Dr. Ahmed Abdulvahap Pêncwinî, Şeyh Esad El-Çokreşi Medresesinden Mehmet Fırat, Batman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şemsettin Dursun, Jiyar Enstitüleri Erbil Sorumlusu ve Koya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Süleyman Selim İbrahim'in de aralarında olduğu Türkiye, Afganistan, Suriye, Irak Kürdistan Bölgesi (IKB), İran, Lübnan, Libya, Ürdün olmak üzere konferansa farklı ülkelerden katılım oldu.

"Kürt meselesi bölge ülkelerinin meselesi bizler biraz daha uzağız"

Konferansta, "Afganistan'ın Kurtuluş ve Kalkınmasında Ulemanın Rolü" konulu bir konuşma yapan Afganistan İslam Emirliği ve Taliban Sözcüsü Mevlevi Zebihullah Mücahid, konferansın ikinci günü Independent Türkçe'ye konuştu.

"Konferans, İslam aleminin mevcut durumunda ortak bir mesaj verebilecek durumda mıdır?" sorusuna Mevlevi Zebihullah Mücahid, "Burada yapılan program ilmi ağırlıklı bir programdır. Ulema ve din adamları arasında gerçekleştirilen bu program Müslümanların yaşadığı problemler konuşulup çözüm yolları bulunmaya çalışıyor. Bu kapsamda da önemli ve değerli bir çalışmadır" yanıtını verdi.

Afganistan İslam Emirliği ve Taliban Sözcüsü Mevlevi Zebihullah Mücahid, Independent Türkçe için Gülbahar Altaş'ın sorularını yanıtladı

Kürt meselesi konusuna dair ise Mücahid, "Bu mesele bölge ülkelerinin meselesi ve bizler biraz daha uzağız, bu meseleye dahil olmak istemiyoruz" diyerek, konferansın ilk günü "Kürdistan sorununun sadece Kürtlerin değil İslam devletlerinin bir sorunu olduğunu ve Kürdistanı tanıdıkları" açıklamasının aksine çekinceli yanıtla karşılık verdi.

"Bildiğimiz kadarıyla Afganistan'da da Kürtler var. Bu sorunu bu bağlamda da değindim aslında…" ifademe karşı Mücahid, "Afganistan'da Kürtlerin varlığına dair bir bilgiye sahip değilim" demekle yetindi.
"Türkiye ile yakın ilişkilere sahibiz"

Türkiye ile ilişkilere değinen Mücahid, "Türkiye ile tarihi, kültürel ve dini ilişkilere sahip dost ülkeleriz. İki ülke arasında bu bağlar var. Onlarla (Türkiye) hem bakışımız çok iyi hem iyi ilişkilere sahibiz. Türkiye halkıyla yakından dostuz" dedi.

Hükümetlerinin mevcut durumu ve hedefledikleri aşamada olup olmadıklarını sorduğumda, şunları söyledi:

Hayır, daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Daha yeni savaştan çıktık. Ekonomik ve toplumsal olarak, devlet organlarının tümüne yönelik çalışıyoruz yani önümüzde kat etmemiz gereken bir mesafe var.


"Afganistan olarak Türkiye ve bölge ülkelerinden iyi ilişkilere sahip olmak istiyoruz" diyen Mücahid, "Bizim hedefimiz bölge ülkeleri ve Müslüman ülkelerle iyi ilişkilere sahip olmak ve iyi ilişkiler geliştirmek" sözlerini kullandı.

"İran'da son yaşanan gösterilerin Afganistan'a yansımasından endişe ediyor musunuz?" sorusuna da Mücahid, "Hayır! Öyle bir beklenti ve endişemiz yok. Bu durum İran'ın iç işlerinde yaşanan bir durumdur" şeklinde cevap verdi.

Mücahid ayrıca, "Sizin aracılığınızla, şu mesajı vermek istiyorum. Afganistan olarak iyi ilişkilere ihtiyacımız var. İktisadi, sermaye ve yatırımlara yönelik ihtiyacımız var. Afganistan'da diğer ülkelere karşı herhangi bir durumun yaşanmasına müsaade etmiyoruz. Güvenlikli bir ortama sahibiz ve tüm tarafların, ülkelerin gelip ülkemizde yatırım yapmaya çağırıyoruz" diye konuştu.


"İslam Emirliğinin kadınların, kızların eğitimini engelliyor diye sözler sarf ediliyor" diyen Mücahid, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu tür sözler düşmanın propagandası ve yalanıdır. Bizden önce ülkenin yüzde 30'unda öğretim vardı. Yani yüzde 70'i eğitimden mahrumdu oysa son bir yılda ülkede eğitim yayılmış durumda ve kadınlarda erkekler de eğitim görüyorlar ancak kadınların İslami şartlara göre yapılıyor. 6'ncı ve 12'nci sınıflarda kız öğrencilerin örtünme ve bazı İslam kuralları gereği donduruldu bu konuyu yeniden ele alıyoruz ve tekrar başlayacaktır.

Fotoğraf: Gülbahar Altaş/Independent Türkçe "Afganistan 3 kez işgal edildi"

Ülkesinin İngiltere, Rusya ve ABD tarafından tarihte üç kez "işgal" edildiğini anımsatan Mücahid, sözlerini şöyle sürdürdü:

Alimler Afganistan'da etkindi. Alimler cihat safını yönettiler. Mücahitler arasında ihtilaf oluşmasın diye mücadele ettiler. O zamana kadar cihat saflarında bir ayrılık olmadı. Bu da âlimler sayesinde oldu.

Afganlar çoğunlukla ehli sünnet olup Hanifi mezhebindendir. İmam Hanifi, bir kişinin haksız yere tekfir edilmesini kabul etmez. Bu mezhep çok ihtiyatlı bir mezheptir. İfrat ve tefritçi değiliz. Aynı şekilde alimlerin belirttiği kaynak ve yol üzerindeyiz.

Afganistan'da birçok sorun vardı. İnsanlar cehalete yönlendiriliyordu. Bu da işgal zamanında oldu. Âlimler bütün bu meseleleri çözdüler. İdari ve ahlaki ifsat en düşük seviyeye düşürüldü. Gizliden günahlar işleniyor olabilir fakat açıktan yapılanı ise ülkemizde kalmamıştır. Bu da âlimleri vesilesiyle olmuştur.


"Afganistan İslam Emirliği"nin halen batılı ülkeler tarafından tanınmadığını dile getiren Mücahid, bunun İslami bir yönetim olduğunu şayet rejimi tanımaları halinde İslamiyet'i de tanımış olacaklarını ancak sorunlarının İslam ile olması nedeniyle kabul edilmediklerini savunarak, farklı ülkeden katılımcılardan ülkelerine baskı yaparak Afganistan İslam Emirliğinin tanınmasını talep etti.

Mevlevi Zebihullah Mücahid, "Maaşlar her ay ödeniyor ve bunları kendi kaynaklarımızdan ödüyoruz. Bu da şu anlama geliyor alimler bir millete rehberlik edebilecek durumdadır" dedi.
Konferansa IKB ulema ve alimlerinden yüksek katılım

Kürt coğrafyası başta olmak üzere İslam ülkelerinden seçkin ulemanın katılımıyla yapılan konferansta özellikle Irak Kürdistan Bölgesi'nden (IKB) konuşmacı ve davetlilerin sayısı da yüksekti.

Araştırmacı, yazar Yusuf Kaplan

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, konferans afişinde IKB'den katılan katılımcıların ülke katılım yerinde "Kürdistan" yazılmasına itiraz ederek, konuşmasına başlamadan önce konferansa katılması nedeniyle özellikle sosyal medyada kendisini "bölücü" diye itham edildiğini savundu:

Sitemimin şu, çok küçük bir şey. Yani bu gözden kaçmış olabilir, İnşallah öyledir. Ülkelere göre isimler kaydedilmiş. İşte Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen vs. Bir yerde de Irak'tan, Suriye'den İran'dan gelen Kürt kardeşlerimiz için de Kürdistan diye yazılmış. Bu bizim için problem çıkarabilir. Biraz dikkat edin, mantıkta bir problem var.

Irak Kürdistanı'ndan gelen kardeşlerimize Irak diye yazabiliriz. Suriye Kürdistanı'ndan gelen kardeşimize Suriye diye yazabiliriz. Suriye bizim ülkemiz, Suriye bizim kardeşimiz, Irak bizim kardeşimiz. Suriye, Irak da Afganistan da Bosna da bizim. O yüzden bu ayırımlara gitmemek gerekiyordu diye düşünüyorum.

Kaplan'ın bu sözleri konferansın ilk gününe damgasını vurmuş oldu.
Dr. İmad Goyeni: Kürt'üz ve Kürdistan diye bir yerdeyiz. Anadilimiz de Kürtçe

Independent Türkçe'ye konuşan IKB heyetinden din adamı Dr. İmad Goyeni, konferansın önemi ve İslam'ın ırkçılıkla bağdaşmadığına dikkat çekerek, şöyle dedi:

Uzak mesafelerin ön yargılara da neden olabilir. Bu tür etkinlikler özellikle İslam aleminin yakınlaşmasına, empatiye ve karşılıklı bağ kurmaya vesile oluyor. Türkiye, Irak, Suriye ve İran'daki Kürt kardeşlerimizle bu tür etkinlikte bulunmakta ayrıca büyük önem taşıyor. Şu bir gerçek öyle bir grup var ki oldukça ön yargılıdır. Bununla birlikte bizlere (IKB Kürtlerine) nasıl ön yargıyla yaklaşan katılımcıyı da gördük, broşürde Kürdistan adına yer verildiği için tepkisine tanık olduk.

Oysaki bu çok doğal bir durumdu. Kürt'üz ve Kürdistan diye bir yerdeyiz. Kürtler olarak anadilimiz Kürtçe ile elbette konuşuruz ve bunun içinde kimseye hesap verme durumumuz yok tıpkı diğer uluslar gibi…Bu Allah C.C. bizlere takdiridir. Ben Kürt olarak doğdum bunu hiç kimse değiştiremez. Kanımca bu organizasyonun diğer organizasyonlardan büyük farkı var ve Kürt sorununu İslami çerçevede gerçekçi bir şekilde ortaya koymasıdır. Neticede halkımızın kaderini belirlemede yeni bakış açıları ve değerlendirmelere vesile olmasıdır.

IKB heyetinden din adamı Dr. İmad Goyeni

Türklerin, Kürtlerden korkmasına anlam veremediğini dile getiren Dr. Goyeni, "Yer yüzünde, Ortadoğu'da Allah'ın yarattıkları içerisinde bizler birlikte güzeliz ve karşılıklı faydalanabiliriz. Bu tür konferanslar ırkçılıktan uzak, karşılıklı toleranslar sağlamasına vesile olduğu inancındayım" ifadelerini kullandı.

İslam dininin içeriğinde sorun olmadığını ancak yorumlanmasında sorunların yaşandığını vurgulayan Dr. Goyeni, "İslam'da ırkçılık her şekliyle yasaktır. Hepimiz Adem'in çocuklarıyız. Bir anne ve babadanız. Ayrıca ırkçılık sadece Türklerin içinde değil, Arap, Ürdünlü ve Kürtler'de de farklı şekillerde olabilir ancak önemli olan adaletten taviz vermeden haklarımıza saygı gösterilmesidir. Bizler huzurlu bir şekilde bölgede yaşamak istiyorsak ki komşuluk ilişkilerimizde malum birbirimize saygı göstermek zorundayız. Bir millet başka bir millete baskı kuramaz, baskın olamaz…Bu İslam'ın, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in vermek istediği mesajdır" dedi.
"İslam dini birleştiricidir, din adamları ve alimleri bu mesajı verdi"

Din adamı ve vaaz hocası Şuwan Salih Abdullah ise, toplantılarda İslam alemine yönelik tehdit ve ön yargıların olduğunu özellikle dört ülkedeki (İran, Irak, Suriye, Türkiye) hâkim olan ayrıştırıcı dilin ortada kaldırmanın din adamları ve alimlerinin tartıştığını söyledi.

Şuwan Salih Abdullah

Abdullah, "Toplantı ve konuşmalarımızın ana teması Irak, Suriye, İran ve Türkiye'de mevcut sorun ve engellerin karşısında din adamı ve alimlerinin farklı yorumlardan uzak tek ses olup çözüm odaklı birlikte çalışarak ortak kaynakların oluşturulması amaçlandı" şeklinde konuştu.

İslam'da "ırkçılığın" hiçbir şekilde olmadığını ayetlerde de açık bir şekilde belirtmesine rağmen "kendilerini Müslüman olarak tanımlayın bazı kulların ırkçılık yaptığından şüphe olmadığını" söyleyen Abdullah, "Allah katında, zenci-beyaz, Kürt-Türk-Arap vb. tanımlarla kullar cennet veya cehenneme gideceğine yer verilmiyor. Peki kullar nasıl farklı etnik ve ırka sahip olanlara ırkçı yaklaşma hakkını kendinde buluyor. İslam dini birleştiricidir ve burada din adamları ve alimleri olarak bu mesaj verildi" dedi. "Evlatlarımız, İslam'dan uzaklaştırılıyor, İslam'a düşman ediliyor"

Alimler ve Medreseler Birliği Genel Başkanı Molla Enver Kılıçaslan da konuşmasında medreselerin önemine değinerek, "Bizden öncekilerin tecrübeleri göstermiştir ki medreseler irşat vazifesi üstlendiğinde halk, ıslah olmuş, medreseler talebe bulmakta rahatlamışlardır" dedi.

Molla Enver Kılıçaslan

"Mürşit ve arif âlimler olmasaydı onlara karşı, Selâhaddîn-i Eyyûbî Hazretleri gibi bir kahraman yetişmezdi. Fakih İsa el-Hakkârî gibi bir âlim olmasaydı Selâhaddin elbette yalnız kalırdı" diyen Kılıçaslan, sözlerine şunları ekledi:

Selâhaddin de sadece asker yetiştirmemiş, sadece kılıç bilememiş aynı zamanda elde ettiği ya da fethettiği bütün şehirleri medreselerle donatmıştır. Geldiğimiz noktada İslam âleminin ezici çoğunluğu elbette fiili istila altında değil ama maalesef ki İslam âleminin büyük bir zihni istila altındadır.

Biz, o bakımdan bugün tarihimizin en büyük istilası ile karşı karşıyayız. İdeolojiler üzerinden evlatlarımızın inançları ile oynanıyor. Evlatlarımız, İslam'dan uzaklaştırılıyor, İslam'a düşman ediliyor. İmanlarını ideolojilerin şerrinden koruyan evlatlarımızın bu kez ahlaklarıyla oynanıyor. Onların iman -salih amel-takva bütünlüğüne ulaşmamaları için önlerine bir engel konuyor. "İslam ülkeleri! Afganistan'daki kardeşlerimizle siyasi, askeri ilişkilerinizi geliştirin"

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da; "Çağdaş Firavunlar, yeni bir dünya düzeni kurmak istiyor. Yeni beşerî bir din ihdas etmek için hedeflerine dini koymuşlar. Allah'ın sadece O'na kulluk etsinler diye yarattığı insanları kendilerine köle yapmak için dini kendi önlerinde engel olarak görüyorlar. Diğer semavi dinlerin müntesipleri buna itiraz etmiyor. Küreselcilerin önündeki tek engel olarak İslam kalmıştır. Tek ciddi itiraz şuurlu Müslümanlardan yükseliyor. Bu nedenle küresel şer güçler hem Müslümanlarla hem de İslam'la uğraşıyorlar, düşmanlık yapıyorlar" ifadelerini kullandı.

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu

Müslümanların, inançlarından ama özellikle de ahlaklarından uzaklaştırılmaya çalışıldığını belirten Yapıcıoğlu, "İfsad projelerini özellikle kadınlarımız ve gençlerimiz üzerinden yürütüyorlar. Böylece Müslüman toplulukların yeni nesillerini/evlatlarını İslam inancından koparmaya çalışıyorlar. Arayış içinde olan gençlerimizi sırat-ı müstakimden uzaklaştırmak için yanıltıcı yön tabelaları ve işaretler üretip yerleştiriyorlar işaretçiler yetiştirip görevlendiriyorlar. Müslümanca düşünmemizi, İslam'ı yaşamamızı, inancımızı gelecek nesillerimize aktarmamızı engellemek istiyorlar" dedi.

Afganistan'da Taliban yönetimine de değinen Yapıcıoğlu, "Afgan kardeşlerimizin zaferini bir kez daha tebrik ediyorum. Bu zafer sabrın sonucunda gelmiştir ve Allah'ın lütfudur. Yeni yönetimi resmen tanıma konusunda İslam ülkeleri isteksiz ve ürkek davranıyor. Buradan İslam ülkelerinin idarecilerine bir kez daha sesleniyorum: Afganistan'daki kardeşlerinizin elinden tutun, onlarla siyasi, iktisadi, kültürel, askeri ilişkilerinizi geliştirin" diye konuştu. "Kürtlerin doğal ve meşru hakları ırkçıları tarafından verilmedi"

Konferansın dikkat çeken başka bir konuşmacı ise Alimler ve Medreseler Birliğinden Abdussamed Yalçın oldu.

Kürtlerin, bölgede İslam'ın yaygınlaşmışında büyük rolü olduğunu ifade eden Yalçın, "Elbette Kürtler, İslam aleminde Müslümanlar arasındaki sınırları hiçbir zaman tanımamışlardır. Ondan dolayı Kürtler, falan ülke filan ülke diye bir tabir kullanmayıp 'sınırın üstü-sınırın altı' gibi tanımlarda bulunmuştur" dedi.

Alimler ve Medreseler Birliğinden Abdussamed Yalçın

"İslam düşmanlarının, Kürtleri İslam'dan uzaklaştırmak istediğini" savunan Yalçın, "Kürtler maalesef asimile edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu vakit dediler ki ‘bir milletten bir ulus çıkardık. Daha sonra dediler ki Türkiye sadece Türklerindir, hiç kimsenin değildir.' Siyasi olarak da bunu oturttular. Türkiye'de 20-25'e yakın ırk var fakat bu sözle birlikte hiçbiri tanınmadı. Türklerin dışında kalan diğer ırklar nedir diye sorulduğunda onlar da Türk'tür şeklinde cevap verdiler. Bu şekilde bir asimile çalışmasının içerisine girdiler. Kürtlerin doğal ve meşru hakları ırkçıları tarafından verilmedi" diye konuştu.

"Mürted örgüt PKK'nin Kürtlere maliyeti en az 50 bin insanın ölümü ve 500 milyar dolar zarar olmuştur" diyen Yalçın, sözlerine şunları ekledi:

Irak Kürdistanı'ndaki hükümet her ne kadar PKK, savaşmak istediyse de Kürdistan yönetimi onlarla savaşmadı. Kürtlerin en büyük problemi PKK'dir. Bu konuda Müslüman Türk kardeşlerimize önemli bir görev düşüyor. Çünkü bazı Türk kardeşlerimiz, Kürtleri gerçekten tam manasıyla bir kardeş olarak görmüyor.

Şeyh Sait, İslam için mücadele etti çünkü ancak İslam hareketi, Türkleri ve Kürtleri yan yana getirebilirdi. Her ne kadar bazıları ona İngiliz ajanı ve hain de dese onun amacı İslam halifeliğini getirmek ve bu konuda mücadele etmekti. Kürtler arasındaki sıkıntılar ümmetin meseleleridir. Ümmetin meseleleri de alimlerin çözmesi gereken meselelerdir. Kürtlerle kavga eden, Kürtlere savaş açan bir zihniyet var. Bazı kesimler Marksist, sosyalist laik dahi de olsa Kürtlerin bir devleti olsun diyorlar. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir şey bizden uzaktır.

Seküler ve ırkçılar, 'Diğer milletlerle beraber ve bir olmaları Kürtler için bir köleliktir. Bağımsız olmamız gerekiyor.' diyorlar. Biz de diyoruz ki hayır! Biz bir ümmetiz. Peki bu nasıl olacak? Her dönem Selahaddin-i Eyyubilerin çıkması gerekiyor. Selahaddin Eyyubilerin çıkması demek İbn-i Esirlerin, ilim ve medeniyetin yeniden çıkması ve hükmetmesi demektir.


Merkezi Diyarbakır'da bulunan ve Türkiye'nin birçok ilinde İslami ilimler ve sosyal komisyonlarıyla faaliyet yürüten İttihad-ul Ulema'nın iki günlük 7'nci Alimler Buluşması 18 maddelik sonuç bildirgesiyle sona erdi.

18 maddeden oluşan bildirge ise şöyle:

  1. Ulema Peygamberlerin (aleyhimüsselam) varisleridir. Peygamberliğin diliyle konuşur, Peygamberlerin ahlakıyla ahlaklanır ve davalarını ayakta tutarlar.
  2. Ümmetin dirilişi, insanlığın medeniyetle yeniden buluşması, Müslümanların ve bütün dünyanın hürriyet, refah ve saadeti için ilme yönelmek, Rabbanî âlimler yetiştirmek; bu hedef doğrultusunda ilmi müfredatı hem fikrî ve ilmî sahada hem teknolojik gelişmeleri takip yönünden güncellemek zorundayız.
  3. Müslümanları ihya edecek, küfür ve zulümden kurtaracak siyasî ve fikrî liderler yetiştirmek için âlimlerimizin yeniliğe her daim açık olma ihtiyacı vardır. Aynı şekilde insanın haysiyet, değer, saygı ve kişiliğini geri kazanmasında; hayat, bilinç ve vakıayı anlamamızda rehberlik etmeleri için, gerekli bütün ilimler ve yüksek kabiliyetlerle donatılmış önder âlimler yetiştirmek durumundayız.
  4. Müfredat ve programını, gayri İslâmî herhangi bir yapının tesiri altında kalmadan, İslam'ın emir ve maslahatları doğrultusunda belirleyen Şer'i medreseler ve onların başında bulunan ulema, medreselerimizin tesis vesilesi olan sabitelerden ve üzerinde yol aldığı esas yapıdan uzaklaştırılmadan desteklenmeli ve güçlendirilmelidir.
  5. Medrese müfredat ve programları, çağımız hastalık ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yapılanmalıdır. Ulema, davetçi yetiştirmeyi öncelikli görevi addetmelidir.
  6. Müspet fikrî ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamak ve öncülük rolünü hakkıyla yerine getirmek için medrese programına gerekli dersler eklenmelidir.
  7. Ulema, sadece ihtiyaç halinde insanların kendilerine başvuracakları ve soru soracakları makamlar değildir. Varisi oldukları Hz. Peygamber salallahü aleyhi vesellem gibi halk ile iç içe, aktif, gündemi takip eden ve belirleyen, hiçbir zaman irşattan ve ümmete rehberlik etmekten kaçınmayan önderler olmalıdır. Ümmetin ilim ile kalkınması için ulema ile halk arasında sıkı ve güçlü bir diyalog olmalıdır.
  8. İslam medeniyetinde âlimler her zaman umerayı gözlemiş, idarecileri yönlendirmiş ve yanlış yaptıklarında uyarmışlardır. Ulemanın bu vazifesi adil yöneticilere güç verdiği gibi, ehil olmayan zâlim yöneticilerin verdiği zararları da asgariye indirmiştir. Âlimlerin bu işlevi icra etmesine en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda yaşıyoruz. Âlimler her şartta uyarıcı ve yönlendirici sorumluluğunu yerine getirmeye devam etmelidir.
  9. İnsan hak ve hukukuyla ve insanî değerlerle ilgili her sorun, âlimlerin sorunudur. Âlimler, insanlık ve Ümmetin sorunları hakkında konuşmaktan ve inisiyatif almaktan kaçınmamalıdır. Hiçbir engel, ulemayı Kürt meselesine müdahil olup bu hususta sorumluluk almaktan alıkoymamalıdır. Bu konuda hak ve adaleti muhafaza ettikleri ölçüde kendilerinden beklenen önderlik vazifesini yapar ve Peygamberlik emanetini de eda etmiş olurlar.
  10. Irkçılık; özünde şeytani, günümüz anlamında şekil bulma bakımından Batı menşeli fikrî bir hastalıktır, dinen ve maslahatça savunulacak bir tarafı yoktur. Çünkü özünde İslam akidesine aykırı, tatbikatında ise ümmetin maslahatına düşmandır; ümmetin düşmanlarına hizmetkârdır. Müslüman kavimleri bir arada tutan İslam'dır.
  11. Her ne pahasına olursa olsun ulema İslam kardeşliği ilkesini muhafaza etmekle sorumludur. Âlim, Hz. Peygamberin varisi olması hasebiyle kavimler üstü bir duruş sergilemekle yükümlüdür. Ne Müslümanların haklarının gasp edilmesine ne de ırkçılığa sapmasına rıza gösterir. Ulema ümmetten yanadır, elinin uzanabildiği her noktada ümmetin sorunlarıyla ilgilenir.
  12. Afganistan İslam Emirliği öncülüğünde uzun yıllar boyunca verilen halk kurtuluş savaşı sonucu Amerika'nın işgaline son verilerek yeniden İslami bir devlet kurulmuştur. Bu durum tüm İslam Ümmeti için bir iftihar vesilesi olmuştur. Bu bağlamda İslam ülkelerinin, Afganistan İslam Emirliği ile siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirilmesi ve Emirliğin tüm Müslüman ülkeler tarafından tanınması için ulema önemli bir rol üstlenmelidir.
  13. Afganistan zaferinden sonra istilacı kâfirlerin yol açtığı sorunlardan oluşan ekonomik koşullar, ulemaya da sorumluluklar getirmektedir. Afganistan'daki kardeşlerimiz iktisadî yetkinliğe ulaşıncaya kadar, Müslümanları onlara yardım etmeye sevk etmede ulemanın üsteleneceği önemli vazifeler vardır.
  14. İslam toplumlarının ifsat edilmesi için uzun vadeli programlar yapılmaktadır. İnsanlarımızı bu ifsat şebekelerinin şerrinden korumak için ulema sorumluluk almalı ve ümmeti uyandırmaya yönelik kısa ve uzun vadeli programlar yapılmalıdır.
  15. İdeolojiler üzerinden evlatlarımızın inançları ile oynanıyor, evlatlarımız, İslam'dan uzaklaştırılıyor, İslam'a düşman hâle getiriliyor. Bu çağın âlimleri, koşullarının getirdiği sorumluluklara muhataptırlar. Bizden öncekiler, krizleri aşıp İslam için zaferlerin kapısını nasıl açtıysa günümüz âlimleri de sorunlarımızı fırsata çevirecek potansiyele sahiptirler.
  16. Dış güçlerin program ve stratejileri doğrultusunda yeni nesillerimizin dünyevileştirilmesi ve haz peşinde koşturulup heba edilmesi, Ümmetin yaşadığı en büyük güncel sorunlardan biridir. Âlimlerimiz, ümmetin önündeki bu büyük tehlike karşısında sorumluluk almalıdır.
  17. Emperyalistler, ifsat projelerinde kadın hak ve hukukunu suiistimal etmektedirler. Küresel emperyalistlerin kadın ve aile konusunda yaptıkları ifsat faaliyetleri iyi takip edilmeli, kadınların hak ve hukuku korunarak İslam toplumunu muhafaza için mücadele güçlendirilmelidir.
  18. Toplumların çekirdeği ailedir. Aile, küresel sömürgeci güçlere karşı güçlü bir kalemizdir. Ümmetin uleması, aile kurumunun korunması için seferber olmalıdır. Ailenin yıkılması için sapkınlıkların, kanuni güvence altına alındığı bir dönemde, sapkın fikirler gibi, sapkın davranışların engellenmesi konusunda da ulema öne geçmeli ve topluma rehberlik etmelidir.

Bakmadan Geçme