Avrupa'da çiftçiler neden yürüyor?
AB'nin tarım politikalarını yetersiz bulan çiftçiler, Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde protestolarını artırıyor. İşte Avrupa'daki çiftçilerin protestolar düzenlemesinin temel nedenleri ve AB'nin protestolara verdiği yanıt...
Çiftçilerin tarım sektöründe artan sorunlara dikkati çekmek için başlattığı traktörlü eylemler Avrupa'nın birçok ülkesine yayıldı.
Başta Almanya, Fransa, İspanya, Belçika, Hollanda, Polonya, İtalya ve Macaristan'da olmak üzere çiftçiler Avrupa Birliği'nin (AB) tarım politikalarını traktörleriyle protesto ediyor.
Çiftçiler, Avrupa Birliği'nin aşırı düzeydeki yönetmeliklerinin kendilerini ithalata karşı zayıf bıraktığını ve vergilerle dolu karmaşık bürokratik kurallardan bıktıklarını belirtiyor.
Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü Dr. Nevzet Çelik, ulusal hükümetlerin ve AB'nin ekonomik zorluklara etkin çözümler getirememesi nedeniyle başlatılan Avrupa'daki çiftçi protestolarını 3 soruda kaleme aldı.
1- GREVLERİN ARKA PLANI NEDİR?
Avrupa'da birçok şehirde, tarım protestoları yapılıyor. Bu şehirlerden biri olan Brüksel'de, çiftçiler Avrupa Parlamentosunun (AP) önünde seslerini duyurmak için kamu binalarını basıyor. Aynı şekilde Fransa'daki protestolarda 79 kişi gözaltına alındı. Çiftçiler, ulusal hükümetlerin ve Avrupa Birliği'nin (AB) ekonomik zorluklara etkin çözümler getirememesinden dolayı oldukça öfkeli.
Bu öfke Ukrayna savaşıyla birlikte daha da karmaşık hale geldi. Ukrayna-Rusya savaşının ardından yükselen enerji fiyatları ve mazot fiyatları nakliye maliyetlerinin artmasına neden oldu. AB'nin Ukrayna'dan gelen tarım ürünlerine gümrüksüz izin vermesi önce Doğu Avrupa ülkelerinde, ardından diğer üye devletlerde çiftçileri zor durumda bıraktı.
Geçen yıl, bu durumu protesto eden Polonyalı çiftçiler sokağa dökülerek sınır geçişlerini engellemeye çalıştı ve bu gösteriler Almanya, Fransa, Belçika ve İtalya gibi ülkelere de yayıldı.
Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay tarafından oluşturulan ekonomik ve siyasi bir blok Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) ile AB'nin imzaladığı anlaşma, tarımsal ve hayvansal ürünlerin bu ülkelerden daha ucuza gelmesine neden oldu. Bu durum ise AB çiftçilerini olumsuz etkiledi.
Çiftçiler, AB'nin aşırı düzeydeki yönetmeliklerinin kendilerini ithalata karşı zayıf bıraktığını, her alanda var olan vergilerden ve karmaşık bürokratik kurallardan bıktıklarını ifade ediyor.
AB, çiftçilerden daha sürdürülebilir bir tarım yapmalarını ve iklim kriziyle mücadelede adım atmalarını isterken, diğer yandan daha ucuz ürünler üretmelerini de talep ediyor. Bu durum, çiftçileri daha zorlu ve karmaşık bir konumda bırakıyor.
Öbür taraftan tarımdaki her türlü kimyevi ve zararlı maddeler içeren pestisit kullanımıyla ilgili artan endişelere rağmen dev kimya şirketlerinin liderliğindeki pestisit lobisi AB politikalarını etkilemek için yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor.
Çiftçiler, borç içinde olmalarına rağmen, Brüksel merkezli çiftçi birliği Copa-Cogeca lobisinin AB'nin tarım politikasında etkili olması, büyük tarım şirketlerini temsil eden kurumların bu politikaları şekillendirmede daha etkin olduğunu gösteriyor.
2 - AB NE TEPKİ VERDİ?
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, çiftçilerin Brüksel'deki protestolarından sonra acil bir toplantı düzenleyerek Avrupa çiftçilerine destek olacaklarını, işbirliği yaparak idari yükü azaltacaklarını ve sektörün yapısal zorluklarını ele alacaklarını belirtti.
Brüksel'de düzenlenen protestoların ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Avrupa'nın tarım sektörünün büyük bir krizle karşı karşıya olduğunu kabul etti. Hedefte olan gıda devleri ile süpermarketlerin çiftçilere adil fiyatlar ödemesini sağlamak için AB'nin "köklü" bir tarım reformu yapması gerektiğini vurguladı.
Fransa'nın yeni seçilen Başbakanı Gabriel Attal ise protestoların bitmesi halinde yaklaşık 100 milyon Euro'luk bir fonu çiftçilere vereceğini söylese de bunun çok yetersiz olduğu biliniyor. Bununla beraber Attal hem çiftçi hem de tüm Fransızların hayat kalitesini düşüren bürokrasiyi azaltmak için reform yapılması gerektiğini belirterek "Günlük hayatımızdaki prosedürler ve karmaşıklıklar nedeniyle her yıl 60 milyar Euro kaybettiğimiz tahmin ediliyor" ifadelerini kullandı.
AB ise çevre emisyonu konusunda çiftçiler için belirlenen uygulamaları gevşetebileceğini açıklayarak, 400 milyon Euro'luk bir paket ile desteklenmelerini öngördü.
Bununla birlikte AB'nin 2021-2027 dönemini kapsayan bütçesinin üçte biri, yani vergi mükelleflerinin ödediği 386,7 milyar Euro, çiftçilere ayrılsa da sübvansiyonlarda hektar başına ödeme yapılıyor ve bu nedenle AB tarım bütçesinin yaklaşık yüzde 80'i, en büyük ve en zengin şirket veya ailelere gidiyor.
Bu durum da çiftçi sayısını azaltıyor. Örneğin 1946'da Fransa'da nüfusunun yüzde 46'sı çiftçiyken, bugün bu oran sadece yüzde 2.
AB'nin Ortak Tarım Politikası (OTP), AB çiftçilerini korumak amacıyla kurulmasına rağmen, küçük çiftliklerin azalmasının temel nedenlerinden biri haline geldi. 2005 ile 2020 yılları arasında AB'deki çiftçi sayısı neredeyse yüzde 40 oranında azaldı ve yaklaşık 5,3 milyon çiftçi işsiz kaldı.
AB Komisyonu, çiftçilere AB tarım destek ödemelerinin devam edeceğini, çevresel nedenlerle arazilerinin bir kısmını nadasa bırakma zorunluluğundan 2024 yılı için muaf tutulacaklarını ancak bu alanlarda çiftçilerin pestisit kullanmadan ürün yetiştirmeleri gerekeceğini belirtti.
Almanya ve Fransa gibi Avrupa'nın en büyük iki tarım ülkesinde çiftçilerin protestolarının ardından mazota yönelik sübvansiyonların ve vergi indirimlerinin sona erdirilmesi planının askıya alınması gündemde. Avrupa Komisyonu protestolardan sonra kümes hayvanları, yumurta ve şeker için bir ithalat kısıtlaması ve Ukrayna'dan tarımsal ithalata sınırlamayı önerse de çiftçiler kısıtlamanın yeterli olamayacağı görüşündeler.
3 - PROTESTOLAR BÜYÜR MÜ?
İklim değişikliği, çiftçiler üzerinde en çok etki yapan faktörlerden biridir. Çiftçiler, su kıtlığı, toprak erozyonu ve aşırı hava olayları gibi zorluklarla mücadele etmek zorundadır. Ancak tarım, sadece bir ekonomik sektör olmaktan öte ulusal yeterlilik ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan bir sektördür. Gıda ve beslenme güvenliği, ekosistem sağlığı, çevre koruması ve su yönetimi gibi konuları kapsayan bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmelidir.
Hem Covid-19 salgını hem de Ukrayna-Rusya savaşı; jeopolitik durumların, gıda güvenliği, tarımda sürdürülebilirlik ve direnç gibi stratejik konuların ulusal güvenlik meselelerine dönüşebileceğini gösterdi. Ukrayna savaşı, başta tahıl olmak üzere yem ve tarım için önemli olan enerji tedarikini riske atabilecek bir potansiyeli ortaya koydu.
Protestolar haziranda yapılacak AP seçimlerinde daha fazla vaatlerde bulunan aşırı milliyetçi partilerin sıçrama yapmasına katkı sağlayabilir. Muhafazakar ve aşırı sağcı politikacılar çiftçilerin güvenliğini ve istikrarını yeniden tesis etme sözü veriyorlar. Ancak, Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte ortaya çıkan jeopolitik gelişmeler ve artan enerji fiyatları, Brüksel'deki lobilerin etkisi, artan bürokratik prosedürler ortadan kalkmadan protestolar son bulmayacak gibi gözüküyor.