Baharı Sev(e)meyen Çocuklar
Hiç olur mu ? diyorsunuzdur. Demeyin!
Baharı hiç sevmeyen , hiç sevmeyecek, sevemeyecek olan çocuklar var. Size onların hikyesini anlatacağım , biraz da kendi hikyemi...
Mevsim normallerine dönmeye başlayan havarlarla birlikte bir telaş kaplardı mahallemizi. Kapılarımızın önleri kalabalık bir uğurlama merasimine dönerdi. Tişört giymeye başlanmışsa ve mahalledeki bakkallara dondurma gelmeye başladıysa bu kötüydü bizim için. Artık gitmek vaktiydi, anlardık. Anneler bir telaşla evi toplamaya başlar , tarlada kullanılacak pratik kap kacakları bir köşeye yığar ;hafif yorganları ,battaniyeleri ve yer yataklarını(döşekleri ) ayırır ; beş -on litrelik ayçiçek yağı petlerine bakliyat , şeker , tuz vb. kuru gıdaları doldurur ve beş -altı - yedi ay boyunca bir daha göremeyeceğimiz evimizin -rüyalar hariç - bir odasına yığarak kendimizle götürmeyeceğimiz ev eşyalarını da tozlanmayacak şekilde bir yere toplar ve üstlerini örterdi.
Mart başlar başlamaz yavaş yavaş yola çıkmaya başlardık. Hepimiz yarımızı mahallede bırakır kalanını da - kalıyorsa tabi- yanına alarak kamyonlara ya da transitlere biner kendimizi yine kendimiz uğurlardık. Dünya kadınlar ve çocuklar için hep mi kötü diye diye düşünürdük yol boyunca. Ya da farkında olmadan sayıklardık.
Birkaç gün süren yorucu ve sıkıcı ve çoğu zaman tehlikeli bir yolculuğun sonunda çalışılacak şehirlere vardıktan sonra her aile çalışacağı tarlaya ya da yakınına bir yere ,suyun ve yakacağın kolay temin edileceği bir düzlüğe , çadırını kurmak üzere bırakılırdı. Erkekler çadırı kurup ,toprakla ve iplerle sağlamlaştırıp odun bulurken ; kadınlar da çadırın içini düzenler , her şeyi ayırıp yüklükler yapar, v bozulmaması gereken şeyler varsa toprağa sadece ağız kısmı açıkta kalacak şekilde gömerdi.
Çadırların kurulması ve düzenlenmesi bittikten sonra ateşler yakılır kadınlar ekmek yapmaya başlar ve bir yandan da akşam ya da işler erken bitmişse öğlen yemeği hazırlanıp yenir ve yine aynı kadınlar kap kacağı toplar yıkar ve bir sonraki gün - ilk iş günü - için tarlaya azıklar hazırlar ve çocuklar uyutulur ve yorucu geçen günün yorgunluğu atılmak üzere uykuya dalarlardı. Erkekler de bir çadırda toplanır, çay içer ve sohbet ederlerdi. Yani ailenin tüm yükü yine kadınların sırtındaydı. Buna dur diyecek birileri çıkmadan da epeyce daha öyle süregideceği biliniyordu. Buna dur diyecekler de yine o kadınların çocuklarıydı. Teknoloji çağında olmamıza rağmen bu tür şeylerin varlığından haberdar olmamız, hatta içinde yaşamamız ne kadar üzücü de olsa ; mutlaka bu düzen değişmeli değiştirilmelidir. Ve bunu baharı sevmeyen çocuklar yapacaktır. Mutlaka!