Belediye İş Sendikası Siirt Şubesinden Hükümete Sert Mesaj!
Belediye İş Siirt Sendikası 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında hükümeti sert bir şekilde eleştirdi.
Belediye İş Sendikası 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü nedeniyle Siirt 15 Temmuz Demokrasi meydanında bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını Belediye İş Sendikası Siirt Sendika Şube Başkanı Halit Akınay okudu.
Akınay açıklamada, "hükümete sert mesajlar verilirken. Ülkemiz tarihte görülmemiş düzeyde derin bir yoksulluk yaşıyor. Zengin ile yoksul arasındaki gelir eşitsizliği daha da artmıştır. İktidarın yıllardır uyguladığı, üretime, istihdama dayanmayan, işçiyi, köylüyü, emekçileri yok sayan, ithalata, inşaata dayalı rant politikaları sonucu Türk Lirası sürekli değersizleşmektedir." dedi.
"Enflasyondaki yükseliş emekçilerin alım gücünü düşürmekte, halkımız en temel ihtiyaçlarını bile gidermekte zorluk çekmektedir." ifadelerini kullanan Akınay açıklamasının devamında ise şunlara vurgu yaptı:
"Bugün 1 Mayıs, bugün dünyanın en kalabalık, en renkli, en canlı kutlaması, işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü.
1 Mayıs'a, bölgesel çatışmaların, katliamların, emeğe ve emekçilere yönelik saldırıların yoğunlaştığı, iktidarın acımasız zamlarıyla emekçilerin inim inim inlediği, sadece yoksullaşma değil, hayatını devam ettirebilme sorunu ile karşı karşıya kalındığı bir dönemde giriyoruz.
Emperyalist rekabetin yeni bir görüntüsü olan bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmalar, laik, demokratik Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin ne kadar anlamlı olduğunu siyasi miyoplara bir kez daha göstermiştir.
Biz emekçiler, özgürlükçü, adil ve barış içinde bir dünya, bir ülke istiyoruz. Biz emekçiler, insanların gündüz sömürülmediği, gece aç yatmadığı, özgür ve demokratik bir ülke istiyoruz. Biz emekçiler, ne sömürülen ne sömüren insanca bir düzen istiyoruz.
Değerli Dostlar, Ülkemiz tarihte görülmemiş düzeyde derin bir yoksulluk yaşıyor. Zengin ile yoksul arasındaki gelir eşitsizliği daha da artmıştır. İktidarın yıllardır uyguladığı, üretime, istihdama dayanmayan, işçiyi, köylüyü, emekçileri yok sayan, ithalata, inşaata dayalı rant politikaları sonucu Türk Lirası sürekli değersizleşmektedir.
Enflasyondaki yükseliş emekçilerin alım gücünü düşürmekte, halkımız en temel ihtiyaçlarını bile gidermekte zorluk çekmektedir. Barınma, ısınma, elektrik ve gıda gibi temel harcama kalemlerindeki fiyat artışları çok ciddi seviyelere ulaşmıştır. Bugün halkımızın büyük çoğunluğu sadece yoksullaşma süreci değil, hayatını devam ettirebilme sorunu ile karşı karşıyadır. Fiyatlara, faturalara yansıyan gerçek enflasyon, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan hayat pahalılığı emekçi halkın ağır bir borç ve geçim krizi yaşamasına neden olmaktadır.
Tüm emekçiler, hayat pahalılığından derinden etkilenmektedir. Emekçilerin önemli bir bölümü asgari ücretle yaşamaya mahkûm edilmiştir. Açıklandığında “çok önemli artış” olarak nitelendirilen ve 2022 yılı için geçerli olacak asgari ücret artışı daha işçinin cebine girmeden yılın ilk ayından itibaren hızla erimiştir.
Sendikalı işyerlerinde toplu sözleşmelerle elde edilen ücret kazanımları da, ücretler işçinin cebine girmeden, TÜİK'in çakma enflasyonunun yüzde 61'i aşması, gerçek enflasyonun yüzde 120'leri bulması yüzünden erimiştir. İktidar, emekçi halkı ekmeğe muhtaç eden enflasyon sorununu çözeceğine, her zaman yaptığı gibi gerçekleri açıklayanları susturmaya çalışmaktadır.
İktidar enflasyon için gerçekçi adımlar atmadığı ve fiyat artışları görülmemiş düzeye ulaştığı için asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretlerin ve emekli aylıklarını insanca yaşayacak seviyeye çıkartmak zorundadır. Bu emekçilerin ricası değil, iktidara talimatıdır. İktidar ya gereğini yapacak ya da emekçiler demokratik yollarla gerekeni yapacaktır.
Hukukun temel ilkelerinin ayaklar altına alındığı, üretimin yok sayıldığı, emeğin kazanılmış haklarına yönelik saldırıların, işsizliğin, yoksulluğun arttığı, sendikal hak ihlallerinin, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok etmeye yönelik girişimlerin arttığı bir dönemde, tüm emekçilerin öncelikli görevi; demokrasiye, hukuka, laik demokratik cumhuriyete sahip çıkmaktır.
BAĞIMSIZ, TARAFSIZ, ADİL, ETKİN BİR YARGI DÜZENİN OLMADIĞI, BİREYSEL VE TOPLUMSAL HAKLARIN GÜVENCE ALTINA ALINMADIĞI BİR SİSTEM, PARYA SİSTEMİDİR.
Bizler “her şeyin en iyisini bildiğini iddia eden” yöneticiler değil, İktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırıldığı, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu
LAİK DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ İSTİYORUZ.
Biz adalet istiyoruz, barış istiyoruz. BİZLER, HALKINI KENDİ ÜLKESİNDE PARYA YAPANLARLA AYNI GEMİDE DEĞİLİZ! Bizler,bu ülkenin işçileriyiz ! Biz, bu Ülkenin emekçileriyiz ! Biz, bu ülkenin emeklileriyiz ! Biz, bu ülkenin işsizleriyiz ! Biz, bu ülkenin yoksullarıyız ! Biz Halkız !
İnsanların korkmadan düşündüklerini söyleyebildiği, özgürlüklerin sınırının siyasal iktidarlar tarafından çizilmediği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Talanın, yolsuzlukların, yoksunlukların, adaletsizliklerin olmadığı bir ülkede, insana yakışır koşullarda üretmek, çalışmak ve yaşamak istiyoruz.
Biz emekçiler, anayasal hakkını kullanıp sendikalı olduğu için sendika değiştirmeye zorlanan, toplu sözleşme hakları gasp edilen, işten atılıp aileleriyle açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen kölelik düzeninde yaşamak istemiyoruz.
Belediye şirket işçileri, belediyenin asıl işçisi ve hemen Norm kadroya alınmalı, yıllardır hukuk dışı şekilde ellerinden alınan 52 günlük ilave tediye ödenmesini istiyoruz. Bizler; eşitlik, özgürlük ve sosyal adalet için mücadele ediyoruz… Bizler; zamlara, yoksulluğa ve savaşa karşı mücadele ediyoruz…
Bizler; ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, herkesin bir arada özgür, adil ve barış içinde yaşadığı bir ülke istiyoruz. Bizler; kadınların toplum yaşamına eşit bireyler olarak katılmalarının sağlandığı, güçsüzü güçlüye, azınlığı çoğunluğa karşı koruyan bir düzende yaşamak istiyoruz."