Erdoğan: 550 bin sığınmacı Suriye'ye döndü
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşleri hızlanmaktadır. 550 bin sığınmacı Suriye'ye geri dönmüştür' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de 'Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nda konuştu.
Erdoğan, "Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşleri hızlanmaktadır. Terörden temizleyerek emniyetli hale getirdiğimiz bölgelere şimdiye kadar ülkemizden yaklaşık 550 bin sığınmacı geri dönmüştür. Türkiye, Rusya ve Suriye olarak bir süredir yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe bu sayılar daha da artacaktır" ifadelerini kullandı.
"Afganistan'da son dönemdeki özellikle başörtülü kızların üniversitelerde, okullarda okutulmasını engelleme anlayışını gayri insani, gayri İslami buluyoruz" diye Erdoğan, "Bir defa bizim dinimizde böyle bir şey yok. Bu kızlar buralarda eğitim-öğretimini almalıdır" şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Günümüz dünyasında en çok tartışılan hususların başında insan hakları geliyor. Suriye'den Filistin'e, Yemen'den Arakan'a kadar dünyanın birçok yerinde insan haklarını hiçe sayan ağır ihlallerin yenileri geliyor.
Covid-19 salgını, mülteci meselesi bu acı gerçeğin en çarpıcı örnekleri olarak görülüyor. Göçmenlere yönelik nefret suçları görmezden geliniyor, yok sayılıyor. Gelişmiş diye ifade edilen ülkelerin salgın döneminde kendilerini korumak adına sergiledikleri bencilliklerini bugün utançla hatırlıyoruz. Salgın sürecinde vicdanını yitiren ülkeler gördük. Bazı medya kuruluşları ve siyasetçilerin de söylemiyle bu nefret iklimini körüklediklerini şahit oluyoruz. Milyonlarca Müslümanın ifade özgürlüğünün elinden alındığı, inançlarının tehdit kaynağı olarak görüldüğü durumlarla karşı karşıyayız. Göçmenlere ya da yabancılara yönelik nefret suçları ya görmezden geliniyor ya da örtbas ediliyor. Kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi önemseyenlerin çifte standartları artık örtülemeyecek hale gelmiştir.
BAZI ÜLKELER, HAYDUTLARIN SIĞINAĞI HALİNE DÖNDÜ: Benzer bir durum doğrudan insanımızın hayatına kıymış, terör eyleminde bulunmuş teröristler için de geçerlidir. Yaşam hakkına kast eden eli kanlı caniler, korunmakta, hiçbir hukuki tahkikata uğramadan hayatlarını özgürce sürdürebilmektedir. Bugün NATO'da veya BM çatısı altında beraber olduğumuz bazı ülkeler, haydutların sığınağı haline dönüşmüştür. Terör suçlularının hesap vermesi hususunda maalesef hiçbir çaba harcanmıyor. Meclisimizi ve Cumhurbaşkanlığı binasını bombalayan FETÖ elebaşı ABD'den örgütünü yönetmeye devam edebiliyor. PKK militanları Avrupa'nın göbeğinde protesto düzenleyip vatandaşlarımıza saldırabiliyor. Paris'te yaşanan hadiseler bunun en son örneğini teşkil etmiştir. Saldırılarını özellikle işindeki, gücümüzdeki insanımıza kast etmeye kadar götürmüşlerdir. Bu olayların terörle mücadelede yeni bir dönemi başlatmasını ümit ediyorum. Avrupa'da yuvalanan terör yandaşlarına karşı tedbir almakta geç kaldıkları her gün tehlike daha da büyüyecek, kanser hücresi gibi bünyeyi saracaktır.
550 BİN SIĞINMACI SURİYE'YE GERİ DÖNDÜ: Türkiye örnek bir duruş sergilemektedir. Çatışma bölgelerinden kaçan 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura biz kucak açtık. Kapımıza gelip ülkemize sığınan kimseyi zorla geri göndermedik. Kobanili Kürtlere, Suriye'nin diğer bölgelerindeki Arap kardeşlerimize de sahip çıktı. Kimsenin inancına, kökenine bakmadık. Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşleri hızlanmaktadır. Şu anda briket evler yapmaya başladık, insanca yaşamalarını sağlayalım istedik. Kar, kışta çadırlardan bu insanları kurtaralım istedik. Briket evlere yerleştirerek insani bir yaşam şeklini onlara hazırlayalım istedik. Terörden temizleyerek emniyetli hale getirdiğimiz bölgelere şimdiye kadar ülkemizden yaklaşık 550 bin sığınmacı geri dönmüştür. Türkiye, Rusya ve Suriye olarak bir süredir yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe bu sayılar daha da artacaktır. Biz kardeşlik, komşuluk ve insanlık görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz.
İNSAN HAKLARINI SÖZDE DEĞİL, ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYARAK SAVUNUYORUZ: Onca görüntüye, şahide rağmen göçmenlere zulmü reva görenler hakkında maalesef hiçbir adım atılmıyor. Biz insan haklarını sözde değil, elimizi taşın altına koyarak savunmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Aynı ilkeli tutumla diğer alanlarla da çalışmaya devam ediyoruz.
GIDA VE ENERJİ KRİZİNİN ÇÖZÜMÜNE KATKI SAĞLIYORUZ: Karadeniz üzerinden tahıl koridorunu ve esir takası anlaşmasını hayata geçirmek suretiyle milyarlarca insanının hayatını etkileyen gıda ve enerji krizinin çözümüne katkı sağlıyoruz. Sayın Putin'in biz tahılı gönderebiliriz, sizler de bunun nakliyesini yapıyorsunuz. Biz de nakliyesini yaparız dedik. Bir şart koştu, 'Durumu iyi olan Avrupa ülkelerine değil, fakir Afrika ülkelerine bunu gönderelim' dedi. Ben de bu teklifi kabul ettim, biz de bunları un fabrikalarımızda una çevireceğiz ve çuvallara doldurarak fakir Afrika ülkelerine bunları göndermeye 'biz de varız' dedik, süreci başlattık. Şeref bey bir teklifte bulundu; özellikle yaralılar için de bir koridorun açılması. Biz buna varız. Sadece Rusya-Ukrayna değil, aynı şekilde Suriye'den, Azerbaycan'dan, Libya'dan, yaralıları getirmek suretiyle hastaneleri getirip tedavilerini yaptırıp geri döndürüyoruz. Bundan sonraki süreçte de bunları yapmaya devam edeceğiz.
HİÇBİR MİLLETVEKİLİMİZİN BÖYLE BİR VEBALİN ALTINA GİRMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM: Sessiz devrimlerle her kesimden vatandaşımızın insan haklarıyla ilgili taleplerini yerine getirdik. Kadınlarımızın başörtüsü ve aile kurumuyla ilgili anayasa teklifini Meclis'e sunduk. Afganistan'da son dönemdeki özellikle başörtülü kızların üniversitelerde, okullarda okutulmasını engelleme anlayışını gayri insani, gayri İslami buluyoruz. Bir defa bizim dinimizde böyle bir şey yok. Bu kızlar buralarda eğitim-öğretimini almalıdır. Onlara mani bir şeyi kimse İslam'la bize tanımlamasın, anlatmasın. İslam böyle bir şeyi kabul etmiyor. Tam aksine ilmi tahsis edin diyen bir dinin mensuplarıyız. Bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bu düzenlemeyle acı hatıralarımızın olduğu kıyafet meselesini kesin ve kalıcı bir çözüme kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu önemli teklif konusunda Meclisimizin gerekli adımı atacağına inanıyorum. Son sözü milli irade söyleyecek, son kararı milletimizin kendisi verecektir. Hangi siyasi partiden olursa olsun hiçbir milletvekilimizin sorumluluktan kaçarak böyle bir vebalin altına girmeyeceğini düşünüyorum."