Siirt KESK Şubeler Plartformu: Geçinemiyoruz! İşsizliğe, Yoksulluğa Hayır!

KESK Siirt Şubesi il binasında yapılan basın açıklamasında, KESK dönem sözcüsü Osman Yüztaş konuştu.

Yüztaş, konuşmasında, 'Olağanüstü günlerden geçiyoruz. İktidar emeğe, emekçilere, çiftçilere, esnafa, kadınlara, gençlere, halka karşı adeta ekonomik darbe yapıyor Göz göre göre ve sonucunu bildikleri ekonomik politikalarla emeği ucuzlatıyor, işsizliği, güvencesizliği artırıyor, yaşam koşullarını dayanılmaz hale getiriyorlar.' dedi.

Yüztaş konuşmasının davamında ise şunlara değindi:

'İktidar çevresi ve bir avuç vurguncu, fırsatçı, rantçı kapitalist dışında hepimiz kaybediyoruz. Her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk. Enflasyon aldı başını gidiyor. TÜİK'e göre yüzde 21,31, bağımsız
araştırmacılara göre yüzde 50 civarındadır.

Ücretlerimiz enflasyonun altında ezildi. Maaşlarımız ve alım gücümüz eridikçe eriyor. Ev kiralayamaz, kiraladığımızı da ödeyemez olduk. Bin bir emekle büyüttüğümüz gençler barınacak yurt bulamıyor. Ucuz işgücü kaynağı görülen kadınlara yönelik şiddet kadın kırımı boyutuna ulaştı. Patronlar istediği zaman keyfi olarak işten çıkarıyor, iktidar sorgusuz sualsiz ihraç ediyor! Sadece geçen ay çoğu Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi onlarca KESK'li OHAL'in fiili devamı olan 375 sayılı KHK'nın geçici 35. Maddesine dayanılarak haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edildiler.

Bu arkadaşlarımıza suç olarak isnat edilenlerin tümü Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kararlarıyla hayata geçirilen eylem ve etkinliklere katılmalarına dairdir. İktidar açıkça sendikal faaliyetleri kriminalize ederek uygulanamaz hale getirmek istiyor.

Konfederasyonumuzun siyasi ve ekonomik krize karşı mücadele programlarını hayata geçirdiği ve üye artışlarının olduğu dönemlerde KESK'lilere yönelik ihraç, gözaltı, tutuklama, mobbing gibi baskı yöntemlerinde artışın yaşanması tesadüf değildir. Bu son ihraçların da bu amaçla planlanarak yapıldığını düşünüyoruz. İhraç edilen arkadaşlarımızın ağırlıklı olarak geçmişte ya da şu an şube yöneticilerinden, KESK organlarında yer alanlardan seçilmiş olması düşüncemizi haklı kılmaktadır. İktidar, polis devleti uygulamalarıyla kendisi gibi düşünmeyen, politikalarına rıza göstermeyen her kesimi hedefe koyuyor, sistematik yıldırma politikasıyla biat etmeye zorluyor. 375 sayılı KHK'nın ek 35. Maddesinin hukuka, uluslararası sözleşmelere, sendikal hak ve özgürlüklere aykırılığını bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyor, ihraç edilen bu arkadaşlarımızla her türlü dayanışma içinde olacağımızı ifade ediyoruz. Görüleceği üzere, sadece siyasi ve ekonomik kriz değil aynı zamanda hukuk ve adalet kriziyle de karşı karşıyayız. Adalete olan güven tarihin en dip noktalarında seyrediyor. Yandaş medya dahi bu gerçekliği artık gizleyemiyor.

Üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanan iktidar baskısı altındaki yargıda ağırlıklı olarak iktidarın ihtiyaçlarına göre kararlar çıkıyor, istisna düzeyinde çıkan kararlar ise hayata geçirilmiyor. Barış Akademisyenlerine ilişkin AYM'nin ve sonrasında ağır ceza mahkemelerinin beraat kararlarının OHAL komisyonu tarafından ciddiye alınmaması ve başvuruların reddedilmesi bunun somut örneklerindendir. Keyfiyet ve hukuksuzluk tüm kurumlara sirayet ederek bir yönetim biçimi haline gelmiştir.

İktidar bir yandan istihdam yaratacak yatırımlar yapmıyor, bir yandan çalışanların da işsiz kalmasına yol açacak politikaları hayata geçiriyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. İşsizlerin sayısı 10 milyona yaklaştı. Gençler
ve kadınlarda işsizlik oranı daha fazla. 9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak
sahibi emekliler de açlık sınırında yaşıyor. Görüldüğü ve yaşandığı üzere nüfusun büyük bölümü insanca yaşam koşullarının çok uzağında açlık sınırının çok yakınında yaşam mücadelesi veriyor!

Bildiğiniz üzere Asgari Ücret Komisyonu bu gün yeniden toplanıyor. Bu görüşmelerden açlık sınırında yaşayan milyonlar için insan onuruna yaraşır bir ücretin belirlenip belirlenmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Mesele kaynak olmaması değil, iktidarın ve sermayenin tercihleridir. Bize olmayan kaynaklar, silahlanmaya savaşa gidiyor. O nedenle, barış hepimizin acil talebi.

Bize olmayan kaynaklar hazine garantili KOİ projeleri aracılığıyla yandaş müteahhitlere gidiyor! Bize bir maaş bile çok görülürken, kaynaklar birkaç maaş birden alan iktidarın bürokratlarına, eşe-dosta gidiyor! Biz fakirleşirken onlar zenginliklerine zenginlik katıyor. Bir avuç azınlık dışında artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Nefes
alamaz hale geldik. Bıçak kemiğe dayandı. Toplumsal öfke ve tepki giderek büyüyor. Ne zaman iktidarı kaybetme korkusu yaşasalar hemen baskıya, algı operasyonlarına, gündem saptırmalarına, kutuplaşma yaratacak
politikalara başvuruyorlar.

Krize karşı yapılmak istenen birçok eylem ve etkinlik ya yasaklanıyor ya da kitleselleşmesinin önüne geçmek için her türlü yola başvuruyorlar. Buradan bu vesile ile bir kez daha söyleyelim, baskılara boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Krizi biz yaratmadık, faturasını ödemeyeceğiz. Bunu sadece buradan değil meydanlarda da söylüyoruz, söyleyeceğiz. Bu çerçevede Konfederasyonumuz 'Geçinemiyoruz!

İnsanca Yaşam, Emekten ve Halktan Yana Bütçe İçin Omuz Omuza' şiarıyla 18 Aralık 2021 tarihinde saat 13:30 da Diyarbakır İstasyon meydanında yapacağımız bölge mitingimize Geçinemiyoruz diyen sadece kamu emekçilerinin değil krizden etkilenen tüm kesimlerin seslerini duyurmasını ve taleplerini dile getirmesini amaçlıyoruz.
Bu vesileyle tüm kesimleri yapacağımız Diyarbakır Bölge Mitingimize davet ediyoruz.'

Bakmadan Geçme