- Haberler
- Siirt Haber
- Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu: Her çocuğa eşit okul imkânı sağlamayan, ayırımcılık yapan her türlü anlayışa karşıyız
Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu: Her çocuğa eşit okul imkânı sağlamayan, ayırımcılık yapan her türlü anlayışa karşıyız
Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'ne ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Siirt Baro Başkanı Av. Muhammed Alptekin de katıldı.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'ne ilişkin Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu basın açıklaması yaptı. Açıklamada, önleyici ve koruyucu yaklaşıma sahip, etkili, hak temelli bir çocuk koruma sistemi ve sistemin etkisini izleyecek izleme mekanizmaları kurulması gerektiğinin altı çizildi.
Bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da çocukların uğradıkları cinsel, duygusal, fiziksel ve ekonomik her türlü istismar ve hak ihlalleriyle mücadele etmeye ve bu konularda açılmış ve açılacak davaların takipçisi olmaya devam edeceklerini belirten Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Ayşe Toprak, hak temelli ve bütüncül bir çocuk koruma politikası oluşturulması gerektiğini belirtir; her çocuğun güvenli bir yaşam, eğitime erişim, fırsat eşitliğine sahip olma, eşit bir muamele görebilme ve mutlu bir şekilde büyüme hakkını savunmaya devam edeceklerini belirtti.
Toprak, herhangi bir ücret talep edilmeden tüm çocukların yanlarında olduğu belirtildi.
Toprak, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:
"Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye tarafından 1990 yılında imzalanmış ve 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dâhil olmak üzere 197 ülkenin taraf olduğu sözleşme, en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesidir.
Çocukları korumak, haklarına ulaşmalarını sağlamak, karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerine dikkatleri çekmek, bu hak ihlallerine karşı durmak ve çocukların yaşam koşullarını iyileştirmek adına tanzim edilen Çocuk Hakları sözleşmesinin imzalandığı tarihten günümüze kadar 20 Kasım; “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak ilan edilmiştir.
Çocuklara özgü pozitif ayrımcılığın sağlandığı, gerçek hayatta veya yargı merciileri önünde haklarının var olduğunun bildirildiği, dezavantajlı durumlardan korumayı amaçladığı, çocukların hak öznesi sayıldığı ve sözleşmede yer alan hakların çocuklar tarafından ileri sürülebildiği bir metin olan Çocuk Hakları Sözleşmesi dünya üzerindeki en geniş katılımlı belge olma özelliğini taşımaktadır.
Bizler de bugün buraya devlete, yargı makamlarına ve tüm vatandaşlara; yaklaşık 34 yıldır yürürlükte olan bu Sözleşmeyi, çocuklara karşı sorumlulukları ve yükümlülükleri hatırlatmak için bir araya geldik.
Taraf devletlerce uygulanması zorunda olunan Çocuk Hakları Sözleşmesi der ki;
Madde 2: Sözleşmede yazılı haklar ayrımcılık gözetmeksizin bütün çocuklar içindir.
Madde 3:Yasa yapanlar ve uygulayanlar öncelikli olarak çocuğun yararını düşünmek zorundadır.
Madde 6:Yaşamak her çocuğun temel hakkıdır. Herkes bu hakkı korumakla yükümlüdür.
Madde 12: Her çocuğun kendisini ilgilendiren her konuda ifade özgürlüğü vardır. Muhataplar bu fikirleri dinlemek ve önemsemekle sorumludur.
Çocuğa özgü adalet sistemi özelinde ise;
Madde 37: Çocuklar hiçbir şekilde işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı yöntemlerle veya aşağılanarak cezaya tabi tutulamaz. Adli yargı uygulamasında özgürlüğün kısıtlanması en son çare olup en kısa süre ile sınırlı tutulmalıdır.
Madde 40: Çocuklar, yetişkinler gibi cezalandırılamaz.
Tüm sözleşmeye taraf devletler gibi Türkiye de söz konusu hayati önem taşıyan bu maddelerin ve sözleşmenin diğer tüm maddelerinin uygulanmasını sağlamalıdır.
Ne yazık ki Çocuk Hakları Sözleşmesi’ nin 17., 29. ve 30. maddelerine Türkiye tarafından ihtirazi kayıtla çekince konulmuştur. Farklı kökene, kültüre, dile sahip çocukların eğitim, ifade özgürlüğü ve kendi dilini özgürce kullanma haklarını içeren bu maddelere konulan çekinceler çocukların kendilerini geliştirmelerinin ve özgürce ifade etmelerinin önünde engel teşkil etmektedir. Bu durum aynı zamanda çocuğun kendi kültürüne, diline yabancılaşması ve hatta unutması demektir. Bizatihi bu durum, çocuk hakkı ihlali olduğundan Türkiye tarafından sözleşmenin 17., 29. ve 30. maddelerine konulan çekincelerin ivedilikle kaldırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere maalesef toplumlar her zaman barış içinde yaşayamamakta ve ne yazık ki çatışmalar çıkabilmektedir. Son zamanlarda Filistin’ e bağlı olan Gazze Şehrindeki sivillerin ve özellikle çocukların savunmasız kaldığına ve savaşın tam ortasında sıkışıp kaldığına hepimiz şahit oluyoruz. Çocukların bu tür çatışma ve savaş ortamlarından korunması en temel haklardan biridir ve bu hakkın tüm devletler tarafından titizlikle korunması gerekir. Unutulmamalıdır ki hepimizin barış ortamında yaşamaya ve savaşlardan korunmaya hakkımız vardır.
Bir diğer dikkat çekilmesi gereken husus şudur ki; cezaevleri suçu işleyen konumunda olmayan aslında toplumca suça itilen/sürüklenen çocuğun ruhen, fiziken, zihnen sağlıklı olarak büyüyüp topluma karışabilmelerini sağlayabilecek kurumlar değildir. Hem hükümlü/tutuklu çocukların hem de zorunlu olarak anneleriyle birlikte cezaevlerinde bulunan çocukların cezaevinde alıkonulması son çare olarak görülerek daha çok çocuk dostu çözümler üzerine çalışmalar yapılmalıdır. Çocukların kanuna muhaliflik sorununda sorunun kökenine inip çözüm bulmaya yönelik altyapı ve eğitim çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Zira cezaevlerindeki tutuklu/hükümlü çocuk sayısının her geçen gün artıyor olması; kalıcı çözümler bulmak yerine günübirlik çözümlerle çocuk adalet sisteminin yürütülmeye çalışıldığını göstermektedir. Çocuk Adalet Sisteminin iyileştirilmesi için çalışmalar yapılmalı ve mağdur veya suça sürüklenen çocukların sistem içinde örselenmesi veyahut da bu ortama alışmasını doğuracak işlemlerden uzak durulmalıdır. Uzun süren yargılamalar, çocuk adalet sistemi içerisindeki çalışanların ağır iş yükü veya yeterlilikleri, Çocuk Hakları Sözleşmesine, Çocuk Koruma Kanununa dayalı çocuğa düşman olmayan yargılama ilkelerine aykırı işlemler nedeniyle adalet sistemi içerisine giren çocuklar hak ihlaline uğrayabilmektedir. Bu sorunların ivedilikle ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere cinsel istismar, çocukların maruz kaldığı en ağır hak ihlallerinin biridir. Cinsel istismara dayalı çocuk hak ihlallerine karşı profesyonel, etkili ve verimli çalışan bir çocuk koruma sistemi getirilmelidir. İstismarla mücadelede; çocukların istismarcıları ile evliliklerini veyahut “reşit olmayanla cinsel ilişki” şeklinde kanunu dolayan suç tiplerini çözüm olarak sunan, suça sürüklenen çocukların suça sürüklenmesini önlemeyen bu çocuklara cezaevi dışında çözüm üretmeyen, çocuk işçiliğini ortadan kaldırmayan, her çocuğa eşit okul imkânı sağlamayan, ayırımcılık yapan, çocuğun yüksek yararına aykırı her türlü anlayış ve uygulamanın karşısındayız.
Devletin çocukların temas etmek zorunda kaldığı her bir kurumun işleyişini çocuklara uygun hale getirmesi, çocuk dostu bir politikanın yerleşmesini sağlaması, suça sürüklenen ve mağdur çocukların sayısının azaltılmasına yönelik çalışmalar yapması elzemdir. Özellikle kurumlar arası koordinasyonun ve iletişimin tam ve sağlıklı olması çocukların yıpranmasına veya suça alışmasına engel olacaktır. Gerek Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri gerekse de Çocuk Koruma Kanunu’nun uygulanması noktasında çocukların adalet sistemiyle temas ettikleri çeşitli durumlarda maruz kaldıkları hak ihlallerine ve hukuka aykırı uygulamalara ilişkin sorunların önüne geçilmelidir. Çocukları risklerden korumaya, haklarının ihlal edilmesini engellemeye, korunma hakları çiğnenmiş olanları desteklemeye yönelik çalışmalar, sosyal hizmetler, güvenlik, yargı, eğitim, sağlık ve diğer alanlardaki yetkili merciiler tarafından çocuk odaklı, hak temelli, disiplinler arası ve bütüncül bir yaklaşımla ve kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak yapılmalı ve denetlenmelidir.
Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak; önleyici ve koruyucu yaklaşıma sahip, etkili, hak temelli bir çocuk koruma sistemi ve sistemin etkisini izleyecek izleme mekanizmaları kurulması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da çocukların uğradıkları cinsel, duygusal, fiziksel ve ekonomik her türlü istismar ve hak ihlalleriyle mücadele etmeye ve bu konularda açılmış ve açılacak davaların takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Siirt Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak hak temelli ve bütüncül bir çocuk koruma politikası oluşturulması gerektiğini belirtir; her çocuğun güvenli bir yaşam, eğitime erişim, fırsat eşitliğine sahip olma, eşit bir muamele görebilme ve mutlu bir şekilde büyüme hakkını savunmaya devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız."