• Haberler
  • Siirt Haber
  • Şirvan maden faciası davası: İki kişiye ceza, Ciner'in şirketine suç duyurusu

Şirvan maden faciası davası: İki kişiye ceza, Ciner'in şirketine suç duyurusu

Ciner Holding'e ait Şiir'teki maden ocağında 16 kişinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin görülen davada 7 yıl sonra karar çıktı. Göçük nedeniyle işletme sahası yetkilisi iki sanığa toplam 19 yıl 5 ay hapis cezası verildi. Davayı gören mahkeme, medya patronu Turgay Ciner'in maden şirketi hakkında suç duyurusunda bulundu.

MLSA Turkey'den Deniz Tekin'in haberine göre Siirt’in Şirvan ilçesinin Maden köyündeki bakır medeni açık işletme sahasında, 17 Kasım 2016’da meydana gelen, 16 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasına dair 11 sanığın yargılandığı davada karar çıktı. Dava, yedi yıldan fazla süredir basın ve kamuoyunun ilgisinden mahrum kalmıştı.

Bilirkişi raporu davanın seyrini değiştirdi

Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dava sürerken istediği yeni bilirkişi raporu, 2021 yılında mahkemeye sunuldu ve davanın seyrini değiştirdi. Uzman bilirkişi raporu iki maden mühendisi, A sınıfı iş güvenliği uzmanı ile jeoloji uzmanı tarafından hazırlandı. Soruşturma aşamasında hazırlanan raporda faciada kusurları olmadığı iddia edilen Park Elektrik ve Madencilik şirketinin yöneticilerinin kusurları son raporda ortaya kondu.

Raporda, eksik veriler ve bilgilerle hazırlanan maden ocağı planının, işletme tarafından kabul edildiği, planın uygulanmasındaki hatalarınsa maden faciasına götüren hatalar zincirinin ilk halkası olduğu belirtildi. Rapora göre, madenin yamaçlarındaki toprak örtüsünün neden olacağı potansiyel tehlike hesaplanmadı, dahası buna dair hiçbir jeolojik ve madencilik çalışması yapılmadı.

Raporda “eksik” olduğu belirtilen maden ocağı planını hazırlayanlar ile planı kabul eden Park Elektrik ve Madencilik Yönetim Kurulu üyelerinin, 16 işçinin ölümünde “kusurlarının” olduğu ifade edildi.

“Öngörülemez bir felaket değildi; önlenebilirdi"

Raporda, Şirvan Park Elektrik Maden Sahası İşletme Müdürü Mehmet Oğuz’un potansiyel tehlikeleri göremediği, tehlikelere karşı çözüm üretmediği belirtildi. Rapora göre Oğuz, kazı basamağının madencilik mesleğinde yasak olan çok büyük bir “ters iskarpa” görevi gördüğünü kavramadı, aksine çalışanların ve taşeronların tüm dikkatini “üretime” odakladı.

Oğuz’un facianın meydana gelmesinde “basit taksir” düzeyinde kusuru olduğu kaydedildi. İşletme Başmühendisi Salman Kazak’ın ise yerine getirmediği görev ve sorumlulukları nedeniyle “basit taksir” düzeyinde sorumlu olduğu belirtildi.

Raporda, işletme müdürlüğünde çalışan mühendislerin, taşeron firma çalışanlarının ve hayatını kaybeden işçilerin göçüğün meydana gelmesinde kusurlarının olmadığı vurgulandı. Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MİGEM) de bir kusur atfedilmedi.

Rapor geldikten sonra savcı, 4 Temmuz 2022’de, mahkemeye davanın esası hakkındaki görüşünü sundu. Raporu inceleyen savcı, 16 kişinin ölümünün önlenebileceğini belirtti. Savcı, rapor incelendiğinde maden sahası dışında başlayan heyelanın gerekli tedbirler alınsaydı önlenebileceğini, olayın “öngörülemez bir felaket” olmadığını vurguladı.

Son rapor Ciner’in maden şirketi için ihbar kabul edildi

Savcının görüşü doğrultusunda mahkeme, son hazırlanan bilirkişi raporundaki tespitlerin ihbar olarak kabul edilmesine karar verdi. Esas hakkındaki görüşünde savcı, Park Elektrik Üretim Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin açık ocak planlamacıları ile planlamayı kabul eden şirket yetkililerinin iş kazasında “kusurlarının bulunduğunu” belirtti.

Görüş doğrultusunda mahkeme, kararın kesinleşmesine beklenmeksizin dönemin Park Elektrik Üretim Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. yetkilileri hakkında Şirvan Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Mahkeme bu kararları oy birliğiyle aldı. Suç duyurusu ile birlikte 16 işçinin hayatını kaybettiği facianın soruşturmasında en başa dönüldü. Şirvan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın suç duyurusuyla ilgili işlem yapıp yapmadığı konusunda bilgi edinilemedi.

Farklı şirketlere sahip kişilerin aynı zamanda medya sahibi olmasının toplumun haber alma hakkını engellediğini belirten Bildirici, Şirvan’daki maden kazası ve kazaya ilişkin açılan davanın bunun somut örneklerinden biri olduğunu belirtti ve şunları söyledi:

“Madendeki kazanın hemen ardından Ciner Holding’in sahibi olduğu Habertürk’ün yayımladığı haberlere bir bakın. Kazanın Ciner Holding’in bir şirketi olan Park Elektrik tarafından işletildiğini haberlerde gizlediler. Ne yazık ki, Habertürk'te çalışan gazeteci arkadaşlar da o günlerde kazayla ilgili sansüre itiraz etmediler; kendileri de otosansürle patronlarına destek verdiler. Onunla da kalmadı, daha sonra yine holdingleşmiş öbür medya kuruluşları da Ciner Holding’i korudular. Ne yazık ki dava sürecinde de olayı, yargılamayı neredeyse tamamen görmezden geldiler. Bu davayla ilgili az sayıdaki haberlerde holdinglere bağlı olmayan alternatif medyada, muhalif medyada yayımlandı.

Bütün bunlar gösteriyor ki biz gazeteciler, gazeteciliği holding patronlarının elinden kurtarmamız lazım. Bugünün Türkiyesi’nde sadece siyasi iktidarın baskıları değil, birçok alanda ticaret yapan medya sahiplerinin çıkar ilişkileri de bağımsız ve nesnel gazetecilik yapılmasının önünde engel. Siyasi ya da ticari çıkarları gözeten medya kamu çıkarının koruyucusu olamaz. Kimsesizlerin, mağdurların değil iktidarın ya da patronların sesi olur.”

Mahkeme “iyi hal indirimi” uyguladı

Davaya bakan Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 yıldan uzun süren davada, 25 Mayıs 2023 günü kararını açıkladı. Mahkeme, facia günü Şirvan Maden İşletme Sahası Müdürü olan Mehmet Oğuz’a, “taksirle birden fazla kişinin neden olma” suçundan 13 yıl 4 ay hapis, İşletme Baş Mühendisi Selman Kazak’a ise 10 yıl hapis cezası verdi.

Mahkeme, sanıkların “daha önce benzer bir suç işlememesi, suça eğilimli kişi olmadığını göstermesi, cezanın geleceği üzerindeki etkilerini” iyi hal indirimi gerekçesi yaparak, Oğuz’un cezasını 11 yıl 1 ay 10 güne, Kazak’ın cezasını ise 8 yıl 4 aya düşürdü. Oğuz ve Kazak hakkındaki yurtdışına çıkış şekildeki adli kontrol kararının devamına karar verildi.

Mahkeme, olayda taksirlerinin bulunmadığı gerekçesiyle sanıklar Bayram Kayar, Serkan Gürühan, Gülistan Gök, Kadir Yıldırım, Mehmet Kezer, Servet Keklik, Nureddin Ant, Vedat Ant ve Adnan Ant’ın ayrı ayrı beraatlarına kararı verdi.

Karardan bir hafta sonra Ciner Medya’nın satışı gündem oldu

Mahkemenin, Turgay Ciner’in sahibi olduğu maden şirketi yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunmasından bir hafta sonra ilginç bir gelişme yaşandı. Türkiye’nin en büyük medya gruplarından biri olan Habertürk TV, Bloomberg HT, Show TV’nin bağlı olduğu Ciner Medya’nın, iktidara yakın olan Mehmet Cengiz’in sahibi olduğu Cengiz Holding ile Fuat Tosyalı’nın sahibi olduğu Tosyalı Grubu satılacağı ve bu konuda görüşmelerin yapıldığına dair haberler basında yer aldı.

Habertürk yaptığı açıklama ile Ciner Medya’nın satılacağı iddialarını yalanladı. Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler öncesinde “eleştirel yayınlar” yaptıkları iddiasıyla iktidara yakın çevrelerin hedefi haline gelen Habertürk’ün web sitesindeki köşe yazarlarının siyasi yazılarına son verildi. TV kanalında da siyasi tartışma programlarına son verileceği iddia edildi.

Bildirici: “Halkın haber alma hakkı yok ediliyor”

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, medya patronunun sahip olduğu maden şirketinde yaşanan işçi ölümlerine ana akım veya yaygın medyada yer verilmemesini MLSA’ya değerlendirdi.

Farklı şirketlere sahip kişilerin aynı zamanda medya sahibi olmasının toplumun haber alma hakkını engellediğini belirten Bildirici, Şirvan’daki maden kazası ve kazaya ilişkin açılan davanın bunun somut örneklerinden biri olduğunu belirtti ve şunları söyledi:

“Madendeki kazanın hemen ardından Ciner Holding’in sahibi olduğu Habertürk’ün yayımladığı haberlere bir bakın. Kazanın Ciner Holding’in bir şirketi olan Park Elektrik tarafından işletildiğini haberlerde gizlediler. Ne yazık ki, Habertürk'te çalışan gazeteci arkadaşlar da o günlerde kazayla ilgili sansüre itiraz etmediler; kendileri de otosansürle patronlarına destek verdiler. Onunla da kalmadı, daha sonra yine holdingleşmiş öbür medya kuruluşları da Ciner Holding’i korudular. Ne yazık ki dava sürecinde de olayı, yargılamayı neredeyse tamamen görmezden geldiler. Bu davayla ilgili az sayıdaki haberler de holdinglere bağlı olmayan alternatif medyada, muhalif medyada yayımlandı.

Bütün bunlar gösteriyor ki biz gazetecilerin, gazeteciliği holding patronlarının elinden kurtarmamız lazım. Bugünün Türkiyesi’nde sadece siyasi iktidarın baskıları değil, birçok alanda ticaret yapan medya sahiplerinin çıkar ilişkileri de bağımsız ve nesnel gazetecilik yapılmasının önünde engel. Siyasi ya da ticari çıkarları gözeten medya, kamu çıkarının koruyucusu olamaz. Kimsesizlerin, mağdurların değil, iktidarın ya da patronların sesi olur.”

Bakmadan Geçme