CENK ÇELİK'İN KATLİ OLAYI, FAİL-İ MEÇHULE KALMASIN!
Ahmet Arıtürk
17 Eylül 2022 Cumartesi günü İstanbul’da Ümraniye Atatürk Mahallesi Bülbül Sokak'ta saat 14.30 sıralarında yolda yürüdüğü sırada arkasından gelen alçak bir satılmışın kalleşçe silahlı saldırısına hedef olan Cenk Çelik, 17 gün devam mücadelesini kaybederek, 2 Ekim 2022 günü yaşama veda etti.
Daha önce belirttiğimiz gibi Cenk Çelik aslen Siirtlidir. Siirtli olmak yanında, Gazetemiz Kurucusu Dayımız, Merhum Mehmet Emin Kılıççıoğlu’nun torunu, Siirt Ticaret Odası Kurucu Başkanı Merhum Yasin Çelik’in yeğeni ve Siirt’te uzun süre Gazeteci olarak hizmet veren Merhum Fuat Çelik’in oğludur. Dolayısıyla, bizim de yeğenimizdir.
Bundan böyle kendisinden ancak (MERHUM) olarak bahsedebileceğimiz, Cenk Çelik, özellikle Sedat Peker'i tehdit eden videolarıyla tanınıyordu. Bunun için vurulması emrinin bizzat Sedat Peker tarafından verildiği iddiaları oldukça yaygındı. Ancak, Sedat Peker Avukatı vasıtasıyla bu iddiaları yalanlamış, Cenk Çelik’in koruma altına alınmasını istediğine dair aylar önce verdiği dilekçesini basın yoluyla deklare etmişti.
Gerek Peker ve gerekse avukatı tarafından yapılan açıklamalarda, Cenk Çelik’in vurulmasının kendileri tarafından veya talimatlarıyla gerçekleşmediği, Peker’in suçlanması açısından bir komplo olduğu da öne sürülmüştü.
Olayla ilgili olarak İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından yapılan soruşturmada silahla vurulma anının güvenlik kameraları tarafından görüntülendiği, görüntülerde Cenk Çelik'in yanına yaklaşan bir kişinin ateş ederek kaçtığının görüldüğü, olayda kullanılan silahın bir süre sonra bir çöp konteynerinde bulunduğu belirtilerek şüpheliyi güvenlik kamera görüntülerinden takip eden polisin, önce şüphelinin düşürdüğü şapkasına, ardından kılık değiştirmek için çıkardığı pantolonuna ulaştığı, Şüphelinin iki pantolonu üst üste giyerek olaydan sonra birini çıkartarak eşkal değiştirmeye çalıştığı belirtilerek, bulunan pantolonun cebinden çıkan otel kartı sayesinde şüphelinin kimliğinin belirlendiği kaydedilmişti.
Yapılan inceleme sonucu şüphelinin olaydan sonra bir taksiye binerek ve 1400 lira ödeyerek Edirne'ye gittiği tespit edilmiş, Edirne'de düzenlenen operasyonda yurt dışına çıkmak için insan kaçakçılarıyla irtibat kurduğu tespit edilen Özgür B.’nin yakalanarak İstanbul'a getirildi. Şüphelinin sorgusunun Cinayet Büro Amirliğinde yapıldığı, Şüphelinin ifadesinde suçlamaları kabul etmediği ve "Ben İstanbul'a hiç gelmedim" dediği açıklanmıştı.
Polis, yaptığı soruşturmada yakalanan Özgür B.'nin 2 Ağustos 2022 tarihinde Adana'nın Seyhan ilçesinde Ergin Opçin'in öldürülmesiyle ilgili arandığını da ortaya çıkarmıştı.
Merhum Cenk Çelik’in vurulmasıyla ilgili olarak yapılan açıklamalar bu minval üzere. Ancak, elbette hiç mi, hiç tatmin edici değil. Öncelikle, Merhum Cenk Çelik’in, kendisini vurduğu öne sürülen kişiyle hiçbir tanışıklığının, görüşmesinin olmadığı yakınları tarafından ifade edilmektedir. Gerçekten, Cenk’i vuran Özgür P. Adındaki kişi ise bu durumda, onu yönlendiren birileri var, demektir. Durup dururken, hiç tanımadığı birini öldürmek kastıyla kurşunlamanın sebebi bellidir. Bu kişi, olsa-olsa para karşılığı kiralanmış bir katildir. İşte sorulması ve cevaplandırılması gereken asıl soru bu!
Cenk Çelik’i kim, neden vurdurdu. Dileriz ki, azmettirici veya azmettiriciler ortaya çıkarılsın, bu olay da diğer bir çok olaylar gibi, FAİL-İ MEÇHUL’E KALMASIN!!
(EYT İÇİN FORMÜL ARAMAK) DEMEK, (ZULÜM DEVAM EDECEK) DEMEKTİR!!!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından yapılan açıklamada: "EYT çalışmamız son aşamasında. Tamamladık diyebilirim. Aralık ayında bir basın toplantısıyla etraflıca kamuoyuyla paylaşacağız. Çalışmamız teknik olarak bitti, Cumhurbaşkanımıza sunacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaştıktan sonra onu Meclis'e intikal ettiririz" diyerek güya bir müjde vermişti. Biz de bu sütunlarda konuyu özetle (BİR HAK GASBININ İADESİ!) olarak yorumlamış, “EYT’liler, yatıp kalkıp genel seçimin yaklaşmakta olmasına dua etsinler. 20 yıldır EYT’lileri kale almayan iktidar, 2023 seçimlerinde seslerini duymak zorunda kaldı.” diyerek yorumlamıştık.
Bu yorumumuzdan sonra, Gazetemize gelen bir grup EYT’li yorumumuzu iyi niyetle kaleme aldığımızı, ancak, önemli bir ayrıntının olduğunu belirterek dikkatlerin bu noktaya çekilmesini istediler.
“EYT’liler için formül arandı, formül bulundu demek, EYT’lilere yapılan zulüm devam edecek demektir. Bu açıklama, atılan kazık devam edecek, ancak, boyutu küçültülecek, anlamına gelmektedir” diyen EYT mağdurları:
“Biz hükümetten sadaka istemiyoruz. Yeni bir formül geliştirilmesine de karşıyız. Mağduriyetimizin sona ermesi için 9 Eylül 1999 öncesinde 4/a (SSK) sigortalıları prim günü ve sigortalılık süresi, 4/b (Bağ-Kur) sigortalıları prim günü, 4/c (Emekli Sandığı) kapsamında olanlar için ön görülen emekli şartları her ne idiyse, aynısının uygulanmasını istiyoruz. Yasaların, geriye dönük işletilemeyecekleri evrensel bir hukuk kuralıdır. 9 Eylül 1999 öncesi işe başlayanların hakları, hukukları çiğnenmiştir. 20 yıldır haksızlığa uğradık, Yeni formül değil, müktesep hakkımızın iadesini istiyoruz. Eğer bu ülkede, gerçek anlamda hak, hukuk, adalet olsaydı, geçmiş yıllara ait kayıplarımızın dahi telafi edilmesi gerekir. Şimdi ne yapmak istiyorlar, 3600 olan asgari çalışma gün sayısını belki 5 bine, belki 10 bine çıkarmak, yine yaş tahdidi getirmek gibi formüller peşindeler. Biz EYT’lilerin kabul edecekleri tek formül, 8 Eylül 1999 öncesi yürürlükte olan yasanın uygulanmasıdır. Bunun dışında hiçbir formülü, çözüm olarak kabul etmiyoruz!”
EYT’liler, taleplerinde yerden göğe haklılar. Gerçekten de “EYT için formül aramak” demek, vurulmuş olan kazığın, boyutunun küçültülmesi anlamına gelir. Bu ülkede, gerçek anlamda hak, hukuk, adalet varsa ve yasaların geriye doğru işletilemeyecekleri evrensel bir hukuk kuralı ise, yaşanan mağduriyete son verilmesinin tek formülü vardır. 8 Eylül 1999 öncesi yasanın uygulanması ve hatta, mağduriyetlerin telafi edilmlesi gerekir…
AMMO ŞEMİ’Yİ ANIMSAMAK!
Dünya Hayvanlar Günü, geçmiş yıllara ait Siirt’le ilgili bir nostalji yaşamama yol açtı. Çocuk olduğum yıllarda çoktan rahmet-i rahmana ulaşmış (AMMO ŞEM’İ) lâkaplı bir Belediye görevlisi vardı. Asıl adını bilmediğim bu görevliye çocuklar (AMMO ŞEM’İ) diye hitap ederdik. Bu deyim, (ŞEM’İ AMCA) anlamına gelir.
İşte, bu Şem’i Amca’nın tek görevi vardı. Şehir içinde gezen başıboş köpekleri itlaf etmek. Bunun için de kolunda daima bir av tüfeği asılı olurdu. Öyle anlatılırdı ki, işi köpek itlafı olan bu Belediye görevlisini köpekler de tanımış, kokusunu aldılar mı, hemen kaçmağa başlarlarmış. Geçmiş yıllarda birgün Şehir dışı sayılan, bu gün artık Şehrin içi olmuş bir alanda, başıboş köpekler etrafını sarmış ve bir hayli hırpalamış, ellerinden zorla kurtulmuştu.
Şimdi, yine köpekleri itlaf için Belediye bir AMMO ŞEM’İ görevlendirse, Hayvan sevenler öyle bir kıyamet koparacaklar ki, sormayın, gitsin.
Hayvanları korumak güzel de, hayvanları korurken, bir de ortamı düşünmek, çevreye zarar vermelerini önlemek açısından gerekli tedbirleri almak gerekli değil mi dersiniz!
TAŞLAMA
CENK ÇELİK’İ VURDURAN
KİMDİR ASIL SORU BU
BU KAHPECE ÖLDÜRME
BİR FAİL-İ MEÇHUL MU
AZMETTİREN HER KİMSE
ÇIKARILSIN ORTAYA
BİL Kİ KÜÇÜK BALIKLAR
TAKILIRLAR OLTAYA
BÜYÜK BALIKLAR YUTAR
KÜÇÜK BALIKLARI BİL
DÜNYA BÖYLE GELMİŞSE
BÖYLE GİDECEK DEĞİL
AZMETTİRENİ BULMAK
GÖREVİDİR DEVLETİN
FAİL-İ MEÇHULLERDEN
BIKTIK, USANDIK BİLİN