Meryem Teymur Yazdı: COVİD-19' UN EĞİTİME ETKİSİ
Meryem Teymur
Covid 19'un hayatımıza girmesi birçok alanı olumsuz etkiledi. Bu etkiden en çok payı alanlardan biri de 'Eğitim' oldu ve Türkiye dahil bir çok ülkede eğitime ara verildi. Pandeminin ilan edilmesi ve virüsün gittikçe yayılması eğitimin internet ortamında yapılmasına mecbur bıraktı. Birçok üniversite yeterli alt yapıyı oluşturmaya ve öğrenciye en uygun eğitimi sunmaya çalıştı. Pandeminin seyri, yetersiz önlemlerin alınması, turizmin ve ekonominin daha çok ön planda tutulup eğitimin ikinci plana atılıyor olması biz üniversite öğrencilerini derinden yaraladı.
Üniversite eğitimini evde internet ortamında alıyor almak bizleri üzdü, üzmeye de devam ediyor. Çünkü her yerde ‘eğitim şart’ dedik, ama önceliği ekonomiye verdik. Bütün hükümet programlarında öncelik hep ekonomiye verildi, eğitim arkadan geldi. Ekonomi düzgün işlerse, eğitimin de iyi olacağı düşünüldü. Ancak unutulmamalıdır ki Ortaçağdaki savaş, yıkım ve hastalık dolu günleri karanlığından çıkarıp büyük atılımlar yapmaya yönelten şey ekonomi değil, eğitimdi.
Eğitime bir yatıran ülkeler, neredeyse dört katını kazandığının farkında. Eğitim birey ve toplumların geleceğine yapılan en kıymetli yatırım. Bu nedenle eğitim, refah düzeyi ve yaşam kalitesindeki artışta kritik önem arz ediyor. Eğitim, ekonomik bağlamda büyüme, ulusal rekabet gücü ve verimlilik artışı gibi konularda; sosyal bağlamda ise katılımcılık, gelir dağılımı, yoksulluk, sosyal uyum ve çevrenin korunması gibi politikalarda merkezi rol oynuyor.
Türkiye de üniversite mi ekonomi için, ekonomi mi üniversite için?
Bir çok şehrin ekonomisinin öğrenciler üzerinden döndüğü söylenen Türkiye' de ekonominin öğrenci için olduğunu beklemek ne kadar doğru?
Okulların sürekli açılıp kapatılması ve bunun magazin haberiymiş gibi sunulup konunun üzerinde durulmaması, öğretmenin eğitimin önemli bir unsuru olmaktan çıkıp ekonominin sürdürülmesi için bakım ihtiyacını karşılayan unsur olarak kullanılması dikkatlerden kaçmadı. Aynı zamanda üniversite öğrencisinin az nüfuslu şehirlerin ekonomi sağlayıcısı olarak görülmesi ve yöneticilerin üniversiteleri açma konusunda bunu rahat bir şekilde dile getiriyor olması ekonominin öğrenci için değil, öğrencinin ekonomi için kullanıldığını görüyoruz.
Gelişmiş ülkelere baktığımızda bu durumun tam tersi olduğunu ekonominin eğitim için olduğunu gözlemliyoruz. Pandemi sürecinde de bunun yansımalarını gördük. Covid 19' la savaşan bir çok ülke eğitime devam etmek için ülkesinin ekonomisini eğitim alanında harcadı ve büyük önlemler aldı. Ülke içinde virüsten kurtulup eğitime devam etti. Ancak Türkiye, eğitimi durdurup önceliği farklı alanlara verdi.
Unutulmamalıdır ki eğitimin muhatabı insandır. İnsan da hem maddi hem manevi boyutları olan bir varlıktır. İnsan olmaya yönelik bir potansiyel ile dünyaya gelen insan yavrusu, ancak maddi ve manevi boyutlarıyla dengelenmiş bir eğitimle, dengeli bir insan olur. Bu yüzden nasıl bir insanın geleceği aldığı eğitimin bu nitelikleriyle şekilleniyorsa insanların meydana getirdiği toplumun da geleceği, yine insanlara verilen eğitimin nitelikleriyle şekillenir. Öyleyse eğitim bireyin gelişmesi ve toplumun kalkınmasının olmazsa olmazıdır.
İlkokul, ortaokul ve lisede verilen eğitim büyümeyle eş değer olarak bireye sunulan ham bilgiyi ya da önüne koyulan 3-5 kitabın içindeki bilgileri öğrenmedir. Ancak üniversite eğitimi bununla sınırlı değil çok daha fazlasıdır. Üniversite eğitimi;
-Her zaman daha donanımlı düşünce yapısına sahip olmanızı sağlar. Farklı açılardan olaylara bakmak ve daha perspektif düşünmek ise hayat boyu başarıyı da beraberinde getirir.
-Yeni bir çevre edinmenizi sağlarken, sosyalizasyon sürecini de hızlandırır.
-Derslerden ve üniversite yaşamından edinilen tecrübelerle olaylara daha seçici yaklaşmamızı sağlar.
-Hayatta sadece başarılı olmak değil aynı zamanda adil, sevecen ve bilgili olmakta önemlidir. Üniversite hayatı ise tam anlamıyla bunları bireye kazandırır.
-Üniversite, meslek kazandırır. Tabi günümüz şartlarında bu durum zorlaşmış, üniversite okuyan sayısı çoğalıp, mesleğini yapan birey sayısı azalmış olsa da üniversitenin kazançlarından biri de budur.
-Gelişmişlik seviyesini arttırmak istiyorsak yine önceliğimiz eğitim olmalıdır.
Ancak bu saydıklarımızın online ortamda alınan eğitimle değil yüzyüze alınan eğitimle tam fayda sağlayacağı unutulmamalıdır. Pandeminin seyrinin düzelme yoluna gittiği her fırsatta önceliğin eğitim dışında diğer alanlara veriliyor olması, bir çok gencin hayatının en aktif dönemini evde geçiriyor olması geleceğe çok da sağlıklı bir neslin kalmayacağını gösteriyor. Bir üniversite öğrencisi olarak üniversite eğitimimin en donanımlı dönemini evde geçiriyor olmak beni negatif olarak etkilemekte. Yüzyüze yapılması gereken stajımı bile sanal alemde yapmış olmam geleceğe dönük kariyer hayatımı olumsuz etkileyecektir. Çünkü burası TÜRKİYE.
Sonuç olarak; Sağlıklı kişiliğin temellerinin atıldığı gençlik çağının, dört duvar arasına sıkışmış, gününü telefon/bilgisayar başında geçiren bir neslin geleceğini sağlam temeller üzerine kurmasını bekleyemeyiz. Çünkü 'Sanal eğitimin sanal temeli olur'. Bunun dayanıklılığı kısa sürelidir. Temeli sağlam atılmış bir nesil ise ancak eğitimi gerçek ortamda almasıyla olur. Bunun için de pandemi öncesinde " eğitim şart" diyorduk ancak Covid-19' un hayatımızın bir parçası olmasıyla artık "yüzyüze eğitim şart" diyoruz. Bu bağlamda gerekli düzenlemelerin yapılıp önceliğin eğitime verilmesini temenni ediyorum…