Meryem Teymur

PANDEMİDEN SONRA SOSYAL HAYAT

Meryem Teymur

Değerli okurlarım uzun bir aradan sonra herkese selamlar…

Yine gündemdeki bir konuyla karşınızdayım. Bugünkü yazımda Said Halim Efendi' nin işletmecisi Sayın Halim Kaplan konuğum. Kıymetli vaktini bana ayırdığı için kendisine teşekkür ediyorum. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum…

Geçmişten günümüze bir çok salgında olduğu gibi bu salgının merkezi de yine şehirler oldu. Virüs Çin'in kalabalık bir merkezi olan Wuhan kentinde ortaya çıktı ve şehirler arasında hatta ülkeler arasında yayılıp bir çok can kaybına sebep oldu. Hepimiz evlerimize sığındık. Gelecek kaygısıyla başbaşa kaldık. Bu kaygılarımızın başında geçim derdi yer aldı. Arkasından işler yeniden başlayacak mı, okullar açılacak mı, bundan sonra hayat nasıl devam edecek, insanlar kalabalık metrolara binmeye devam edecek mi, restoranlar ayakta kalabilecek mi ya da Zoom ne zamana kadar hayatımızda olacak gibi bir çok soru akılları karıştırdı. Madem herkes Zoom' da büyük iş hanlarına, gökdelenlere ne gerek vardı? Peki koronavirüs pandemisi sonrası hayatlar neye benzeyecek?

Hedonizmin ön plana çıktığı, anı yaşamanın derdine düşen insanların sayısının arttığını bu dönemde daha çok görüyoruz. Pandeminin ne kadar süreceğine bağlı olarak şehir ve metropoliten alanlarımızda değişiklik olabilir. Güvenli ve mahrem alanlarda yaşama isteğinin arttığını, çocuklu ailelerin kırsala doğru yöneldiğini, yaşlı kesim için köy hayatının yine revançta olduğunu görüyoruz. Genç kesimin ise daha çok hırs ve kişisel tercihlerinden dolayı şehire yöneldiğini, aileden uzak Amerikan tarzı bir yaşam sürmek istediğini gözlemliyoruz. Ekonominin dipleri gördüğü bu dönemde en çok etkilenen sektör turizm sektörü oldu. Bu sektörün can damarı olan cafe ve restoranlar ilk yıkılanlardan oldu.

Siirt' ten Sait Halim Efendi' nin işletmecisi Sayın Halim Kaplan pandemi sonrası restoranlardaki etkiyi şöyle anlattı : 200 yıllık tarihinde hiç yaşamadığı zorlu bir sınavdan geçen gastronomi sektörü, pandemiden dolayı telafisi olmayan darbeler aldı. Çoğu restoranlar kapandı. Artık "fine dining" yani iyi yemek yediğimiz lüks restoranlar kepenkleri indirmek zorunda kaldı. Küçük işletmeler aylardır kapalı olduğu için pandemiden sonra tamamenkapandı. Biz bile Sait Halim Efendi ailesi olarak çoğunlukla "al götür" sistemle çalıştık. Biz emekçimize elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık ama yaklaşık 2 milyon kadar kişinin istihdamından söz edebileceğimiz dev sektör, kapanan kapılarla birlikte büyük bir kesimi işsizlik ve gelecek kaygısıyla baş başa bıraktı. Yazık ki bu dönemde seslerini, şikayetlerini yeterince duyamadığımız mutfak ve servis ekipleri, işten çıkarıldı ya da maaşlarını almadan bekletilerek virüs sonrası tabloyu bekledi. Virüs sonrası tablo da henüz değişmedi, var olan kramplar etkisini sürdürmeye devam ediyor.

İşin ekonomik boyutunun yanı sıra bir de sosyal boyutundan bahseden Kaplan, insanların artık robotlaştığını, hayatın sosyal medyadaki görünümünden ibaret olduğunu belirtti. İnsanilişkilerinin azaldığını, hatta yok denecek seviyeye geldiğini üzülerek dile getiren Kaplan, yeni neslin sağlıklı bir geleceğe sahip olamayacağı söyledi.

Kaplan' nın da belirttiği gibi hem ekonomik hem de sosyal hayat sancılar için de geçiyor. 1 Temmuzdan sonra hala belini doğrultamayan halkın sonu hiç de hayra alamet görünmüyor. Koronavirüs pandemisi şehirleri dönüştürdü, hastaneleri istila etti, ticareti çökertti, kamusalalanlara erişimi kısıtladı, ruhsal sağlık sorunlarını arttırdı ve insanları evlere hapsetti. Pandemi, nakitsiz ekonomiye geçiş, uzaktan çalışmaya yönelim, sokakları yayalaştırma gibi şehirleri derinden etkileyen uzun vadeli yönelimleri hızlandırdı. Aslında şehir hayatının küçük zevklerine duyulan özlem arttı.

Şehirler sessizleşti, çeşitliliklerini ve sosyal yaşamlarının bir kısmını kaybetti, dışarıda yenilen yemekler azaldı, eve siparişe talep arttı. Sinemalar yerini ev sinemalarına bırakacak hale geldi. Peki bu şehirler nasıl fabrika ayarlarına geri dönecek? -Halktan porsiyonlarını küçültmesini istemek yerine ekonomide düzenlemeler yapabiliriz.

-Kent sakinlerini yürümeye, bisiklet kullanmaya veya toplu taşıma kullanmaya yönlendirerek sokaklarımızı geri alabiliriz.

-İnsanlara bir otomobil sahibi olmadan da rahatça kentte gezebilme özgürlüğünün olduğunu aşılayabiliriz.

-Ruhsal sıkıntılar yaşayan bireylerimize psikolojik destekte bulunabiliriz.

*Bu fırsatları öz verili bir şekilde kullanırsak şehirler iyileşmekle kalmayacak, koronavirüs krizi öncesinden bile daha büyük olanaklar sunacaktır

Yazarın Diğer Yazıları